Merhaba arkadaşlar,
Yeni bölümü umarım beğenerek okursunuz.
Yıldıza basıp OY verirseniz mutlu olurum.
Multimedya : Buray - Kimsenin Suçu Yok
İsterseniz dinleyebilirsiniz :)
İyi okumalar :))
*********
Kendini taksiye atan Barış sürücüye sahile gideceğini söyledi ve başını cama yaslayarak düşünmeye başladı. Şu anda ihtiyacı olan tek şey denizi hissetmek, içini kararmış mavilere dökmekti. Yine midesi bulanmaya başlayınca başını yasladığı camdan kaldırdı ve camı sonuna kadar açtı. Rüzgarın yüzüne çarpmasına aldırmadan kafasını dışarı uzattı. Bu onu az da olsa kendine getirdi.
Sahile ulaştıklarında uzattığı yüklüce paranın üstünü almayarak hızla taksiden indi. Burnuna çarpan iyot kokusunu içine çekerek mavilere doğru koşar adım ilerledi. Şaşkın bir şekilde arkasından bakan taksi şoförü para üstü için arkasından bağırsa da cevap alamayınca basıp gitti.
Barış gördüğü bir banka çökerek öylece denizi izledi bir süre. Saatin hayli geç olması nedeniyle etrafında neredeyse kimse yoktu. O da bunu fırsat bilerek amaçsızca yürüdü. Kah şarkı söyleyerek kah ağlayarak kah küfür ederek öylece yürüdü sahil boyunca. Sonra durdu. Zihninde yeniden canlanan görüntü midesini bulandırdı. O sandığı bir kadını öpmüştü. Nasıl öperdi ya? Başkasını onun yerine nasıl koyabilirdi? Sonra genzinde yine o acı tadı hissetti. Sigara alkol karışımı koku yine ağzının içinde dolaşıyordu sanki. Şiddetli bir mide bulantısı hissetti ve kendini bir köşeye atarak kusmaya başladı. O kadar perişan görünüyordu ki! Kendinden iğrendi o anda. Şu perişan halinden, üstüne sinen bu kokudan, her şeyden nefret etti.
Bütün bunlar yetmezmiş gibi bir de kendisini Elif'e ihanet etmiş gibi hissetmesine de anlam veremiyordu. Bu sarhoş haliyle bile ona ihanet edebilmiş olma düşüncesi onu mahvediyordu. Derin bir nefes aldı. Sanki aldığı nefes kaburgalarını zorluyormuş gibi hissetti. Yüzünü buruşturup ağır adımlarla yürümeye başladı yine. Gözünün önünde Elif'in yüzü belirdi.
"Elif , şuri" dedi yukarı kıvırdığı dudaklarının farkında olmadan. Sonra gülümsemesi bütün yüzünü kapladı, gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı.
"Şuri" dedi tekrar. "Bak, ben sensiz çok perişanım! Sen benim nefesimsin be Elif." diye devam etti.
Sonra söylediklerinin farkına varıp küfür etmeye başladı. Kendine küfür etti, kaderine, şansına küfür etti. Elifsizliğe lanet etti. Elif yoktu işte! Hiç olmamıştı... Onu unutmaktan başka bir çare yoktu. Sahi unutabilecek miydi?
Ah bir de hissettiği derin vicdan azabı canını okuyordu. Elif ona hiçbir umut vermemişken, ona bir kere sarılmamışken neden onu aldatmış gibi hissediyordu ki? Elif yok artık, unutacağım, iyileşeceğim dememiş miydi? Demişti! Ama neden o yok olamıyordu. Neden inatla 'ben buradayım' diye bağırıyordu. Her şey neden dalga geçermişçesine ondan bir parçayı hatırlatıyordu? Her yol neden sonunda ona çıkıyordu? Neden, neden??
Başka yolu yok. Unutmaktan başka çaresi yok!
Ama her 'Kararlıyım, bitecek!' dediği anda içine oturan bu sızı neydi? O sızı neden onu yakıyordu?
O kadar çaresiz hissediyordu ki kendini karşısındaki denize bırakıp yok olmak istedi o an. Çok sevdiği mavilerde kaybolmak... Uçsuz bucaksız karanlık mavilere doğru yürüyüp gitmek istedi. Ama onu bile yapamayacak kadar acizdi işte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KALBİM SEN DEDİ (TAMAMLANDI.)
RomanceHayata dair büyük umutları olan, en büyük hayali üniversite okuyup meslek edinmek ayaklarının üzerine sağlam basmak olan, Karadeniz kadar hırçın, dik başlı ve inatçı, güzeller güzeli çimen gözlü, henüz 19 yaşında bir genç kız, Elif... Daha küçücükke...