Introduction

20.4K 488 32
                                    


"Ben Ajan 88, destek istiyorum! Senden Sie Hilfe!" diye bağırdı adam elindeki telsize. Hattan sadece cızırtılar duyulunca, yalnız kaldığını anladı. Endişeli bir şekilde saçlarını karıştırıp yarı yarıya yıkılmış pencereden dışarı baktı, içinde olduğu harabe binanın etrafı Amerikan askerleriyle dolmak üzereydi.

"Hemen dışarı çık!" diye bağırdı komutanları gibi görünen üniformalı, beyaz saçlı adam. "Etrafın sarıldı, kaçacak hiçbir yerin yok! Adalete teslim ol ki seni öldürmeyelim, anlıyor musun?"

Ajan 88 nefesini tuttu. Bir karar vermesi gerekiyordu, hem de hemen. Beynini boşaltıp elindeki seçenekleri tartmaya başladı. Birkaç saniye sonra da seçimini yaptı. Belindeki tabancayı çıkartıp şarjörünü kontrol etti, geriye sadece beş mermisi kalmıştı.

Eğer cehennem gideceksem, bu sıçanlardan birkaçını da yanımda götüreceğim.

Pencereden nişan aldı ve birkaç mermisini hızla görüş alanındaki askerlerin üzerine boşalttıktan sonra çevik bir hareketle yıkılmak üzere olan balkonlardan birine atladı. Aşağıdakiler ise daha ne olup bittiğini bile anlamadan dört adamlarının ölü bir halde yere düşüşünü gördüklerinde şok olmuşlardı, komutanlarının yüzü sinirden kıpkırmızı oldu. "Vurun şu piç kurusunu!" diye kükredi ayaklarını yere vurarak. "Ama sakın öldürmeyin, bize canlı lazım!"

Ajan 88 atladığı balkonda bir çıkış yolu arıyordu, tam da o sırada bir kurşun aniden kolunu sıyırıp geçti ve çatlak duvara saplandı. Derin bir acı hissettiğinde hemen aldığı hasarı kontrol etti. Gömleğinin kol kısmı ve derisi yırtılmıştı, beyaz kumaşı kaplamaya başlayan kanı görünce sinirlenip şansına küfretti. Acıdan inlememek için dişlerini var gücüyle sıktı ve etrafını hızla bir kez daha inceledi. Kaybedecek zaman yoktu, hareket etmeye devam etmeliydi.

"Olduğun yerde kal!" diye bağıran komutanın sesine kulak asmadı ve balkonun yan tarafına tırmanıp en yakın çatıyı gözüne kestirdi. Atlayış zordu, ama imkansız değildi. Kolundaki acı dayanılmaz bir hal almaya başlamıştı, bunu unutmaya çalıştı ve bir mermi daha yanından geçince nefesini tutup bacaklarında kalan son güçle sıçradı.

Ajan 88'in çatıya ulaşıp koşmaya başlamasını izleyen dürbünlü komutanın ve ellerinde silahlarla göğe bakan askerlerin ağzı açık kalmıştı. "Adam uçtu resmen, lanet olsun." diye fısıldadı askerlerden biri. Komutan da aynı fikirdeydi, geçirdiği şoku atlatınca gözlerini kısıp "Yakalayın şunu!" diye bağırdı bir kez daha. "Derhal vurun ve bana getirin!"

Askerler hemen emre itaat edip harabeye girdi, bazıları da oldukları yerden çatıya ateş etmeye başladılar. On kadar kurşun aynı anda Ajan 88'in etrafından vızıldayarak geçti. Ama o umursamadı, içindeki umutsuzluğa rağmen koşmaya devam etti.

Her şey bitti, kaybettim.

Yine de yakalanıp sorgulanmak yerine ölmeyi yeğlerdi, kalan son kurşununu da intihar etmek için kullanabilirdi. Zaten yaralı kolu yüzünden çok kan kaybetmişti, adım attığı her saniye başı daha çok dönüyordu. Almanya için, diye mırıldandıktan sonra ayakta kalan son küçük duvarın arkasına saklandı ve silahını şakağına dayadı.

Kaybedecek bir şeyi yoktu, derin bir nefes aldı ve gözlerini kapatıp işaret parmağıyla tetiğe baskı uygulamaya başladı.

Ancak, tam kendini vuracağı esnada ensesine yakın bir yere saplanan kurşun yüzünden dünyası birden karardı, yakıcı bir acıyla dizlerinin üzerine çöktü ve gittikçe yakınlaşan uğuldamalar eşliğinde yere yıkıldı.

the AGENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin