Part Seventy One- Ours

3.2K 192 17
                                    


Otel odasına geri dönen Adler, kulpu çeviremeyince derin bir nefes aldı, kapı kilitliydi. Anahtarını kesinlikle içeride bırakmıştı ve Lexi açmadığı veya yeniden resepsiyona gidip yedek anahtarı almadığı sürece dışarıda kaldığı kesindi.

Önce Lexi, diye düşündü ve yumruk yaptığı elini kaldırıp kapıya iki kez vurdu. "Lexi, bebeğim?"

Cevap gelmedi, elbette. Adler burun kemiğini sıkıp bir süre ne söyleyebileceğini düşündü. "Sevgilim, konuşmamız gerekiyor, tamam mı? Biliyorsun, resepsiyondan da anahtar alabilirim ama ben kapıyı senin açmanı istiyorum."

Yine cevap yoktu. Sadece kapının diğer tarafından sinirli bir iç çekiş duydu Adler. "Lexi, hadi ama."

Bu sefer odadan sinirli küçük doktorunun sesi duyuldu, ağlamaktan pürüzlenmiş ince sesiyle bağırmıştı. "Siktir ol, şerefsiz!"

Adler gülmemek için kendisini zorladı ve sırıtarak sırtını kapıya dayadı. "Küfredince çok çekici oluyorsun. Keşke şu an seni görebilseydim."

"Aptal," diye tıslayan Lexi'nin sesini çok yakından duyunca, kızın da kapının önünde olduğunu anlamıştı. "Seni seviyorum."

Cevap gecikmedi. "Senden nefret ediyorum."

Adler kaşlarını kaldırdı. "Hayır, sen de beni seviyorsun."

Birkaç dakika boyunca ölümcül bir sessizlikle boğuştular. Sonra Lexi isteksizce kilidi açtı ve Adler de acele etmeden kapıyı araladı. Genç kadın yatağın üzerinde, yüzündeki kederli ifadeyle ve yanındaki birkaç buruşmuş peçeteyle oturuyordu, kızarmış gözleri ne kadar süre durmadan ağladığının canlı şahidiydi adeta.

"Bebeğim..." Adler, onun yanına yürüyüp kıza dokunmak için elini uzattı ama Lexi kendini geri çekti. "O benim çocuğum Adler! O, bizim çocuğumuz! Ve ne dersen de, ondan asla kurtulmayacağım!" Bunları söylerken gözleri yeniden dolmuştu, Adler berbat hissetti. "Lexi, ben..."

"Ne, benden ayrılacak mısın?" Lexi hem ağlar hem gülerken bağırdı. "Çekip gidecek misin? Aranızda bir seçim yapmamı mı isteyeceksin? O kadar zalim misin, ha? O kadar zalim misin?"

Adler sinirlenmişti, yumruğunu aniden yatağa gömdüğünde Lexi irkilip sıçradı, bunu beklemiyordu. "Saçmalamayı derhal kes ve bir dakikalığına susup beni dinle!" diye kükredi adam, kasları öfkeden seğiriyordu. "Beni hiç tanıyamadın, değil mi?!"

Lexi yutkunup kirpiklerinin altından ona baktı, fazla mı ileri gitmişti? Adler dişlerini sıkıp devam etti. "Sana öyle bir seçim yaptıracağımı düşündün demek." Durup sinirle güldü. "Ben buraya, seni ve senden gelecek olan her şeyi tüm kalbimle sevdiğimi, seveceğimi söyleyip özür dilemeye ve olanları açıklamaya geliyorum, sen ise... ah, siktir et. Sonuçta ben zalim herifin tekiyim, değil mi? Açıklama yapmama gerek yok."

Kalkıp büyük cama doğru yürüdü, Lexi ise kalbi acırken suçlulukla ona bakmaya devam etti. Hamileliğinin de etkisiyle iyice duygusallaşıp yeniden hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlarken titrek adamlarla Adler'in yanına gidip ona sıkıca sarıldı. Gözyaşları adamın sırtını ıslatırken "Özür dilerim, öyle söylemek istemememiştim, Adler. Oh, seni kaybedemem, sana aşığım, çok özür dilerim!" diye mırıldanıyordu.

Adler gözlerini kapatıp derin nefesler alırken içinden neredeyse yüze kadar saydı. Yoksa öfkesi onu kör edecek, söylemek istemediği onlarca kelimenin dudaklarının arasından geri dönüşü olmayacak bir şekilde çıkmasına göz yumacaktı.

Lexi ona sarılmaya ve özür dilemeye devam ederken gözlerini piramitlerden bir saniye olsun ayırmadı. Tutankamon, hâlâ oradaysan gelip lanetinle şu sikik canımı alabilir misin acaba?

the AGENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin