Bir bölüm daha. Cidden turboya bağladım... :'D
⚡️⚡️⚡️
Uzun uzun düşündüğüm şeyleri bir sonuca bağladıktan sonra içinde dönüp durduğum yataktan kalkıp aşağı indiğimde, Adler ve Josh kapının önündeydi. Andrea ise merdivenlerin başında duruyordu, beni gördüğünde belli belirsiz gülümseyip kolunu omzuma attı ve bedenimi kendisine çekti. "Daha iyi misin tatlım?"
Başımı sallayıp "Fazla tepki verdim, değil mi?" diye mırıldandığımda çaresiz bir ifadeyle başını salladı. "Eh, evet. Birazcık fazla olmuş sanki."
İç çekip bana bakan Adler'in yanına yürüdüm ve beline sarılıp başımı göğsüne yasladım. "Özür dilerim. Gereksiz yere o kadar sinirlendim sanırım." Çenesini başıma yaslayıp tek koluyla bana sarıldı. "Sorun değil, bebeğim. Zor zamanlar geçirdiğinin farkındayım."
Geri çekildiğimde dudaklarıma küçük bir öpücük bıraktı, gülümsedim. "Ve hastaneye gitmeyi düşüneceğim."
Yüzü biraz daha rahatladı. "Teşekkür ederim." Ayrıldığımızda Josh Adler'i çekiştirdi. "Hadi, gitmemiz gerekiyor." Sevgilim kısaca başını sallayıp "Küçük bir işimiz çıktı da." diye açıklama yaptığında tebessüm ettim. "Tamam. Görüşürüz."
Çıktıklarında, Andrea'yla birlikte kalmıştık, kapı kapanır kapanmaz ifadesi değişti ve birden kolumu tutup beni salona doğru çekti. "Lexi, konuşmamız gerek." Kaşlarımı kaldırdım ve adımlarına ayak uydurmaya çalıştım. "Ne hakkında?"
Oturup anlaşılmaz bir ifadeyle yüzüme baktı. "Sorunu çözdüm. Sana birkaç şey soracağım ve kendi teşhisini kendin koyacaksın, tamam mı?"
Şaşırmıştım, koltuğa oturup kahverengi gözlerine baktım. "Şey, peki."
"Regl günün geçti, değil mi?"
Beynimden küçük bir hesaplama yaptığımda kaşlarım çatıldı, haklıydı. Bir hafta gecikmişti. "Evet. Ama stresten sanırım..." Beni susturup ellerini kavuşturdu ve heyecanlı bir ifadeyle devam etti. "Bulantın ve kusman var. İştahın arttı. Fazla uyuyorsun çünkü çoğunlukla halsizsin. Duygusal olarak çok hassaslaştın. Bunlar sana bir şey çağrıştırmıyor mu?"
Söylediklerini şöyle bir düşündüğümde aklıma gelen tek teşhisle şok içinde sıçradım, ellerim hızla aralanmış ağzımın üzerine kapandı. Beynim her şeyi anında inkar edince yeniden ve yeniden denedim, ama sonuç aynıydı, değişmiyordu. Gözlerim kocaman olmuşken kekeledim. "T-Tanrım... Ben... ben hamile miyim? İm-imkansız."
"Neden olmasın?" dedi Andrea tek kaşını kaldırarak. "Birlikte olduğunuzda korunuyor musunuz?" Gözlerimi kırpıştırdım ve başımı hızla iki yana salladım, üst dudağımda birikmeye başlamış terleri hissedebiliyordum. "Hayır, hayır korunmuyoruz."
Ellerini iki yana açıp "O zaman?" dediğinde bakışlarım aşağı indi ve ellerim istemsizce hâlâ dümdüz olan karnımı buldu.
Bir çocuk... Adler ve benim çocuğum.
Şaşkınlığım yerini yavaş yavaş mutluluğa bırakırken aniden sıçrayıp çığlık attım, Andrea da ayağa kalkınca birbirimize sarıldık ve sevinç çığlıklarımız birbirine karışırken olduğumuz yerde zıplamaya başladık. "Aman Tanrım, anne oluyorum! Anne oluyorum!"
"Yine de kontrol etmekte fayda var," dedi Andrea yeniden koltuğa oturmayı başardığımızda. "Yarın sana testi yapabilmen için cihazı getireceğim."
Heyecanla başımı salladım ve yeniden karnıma baktım, sonra aklıma gelen soruyla boğazımın düğümlendiğini hissettim. "Acaba... gerçekten hamileysem Adler'in tepkisi ne olur? Onu ister mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the AGENT
Romance"Sen benim tek bağımlılığımsın Adler. Birden oluşmuş, kurtulması imkansız hale gelmiş bir bağımlılık bu. Evet, çekici olduğun kadar tehlikelisin de, bunu çok iyi biliyorum ama sensiz yapamıyorum, yaşamak, nefes almak için dahi varlığına ihtiyaç duyu...