Yeni bir günü Adler'den önce selamlamıştım, palmiyelerin dallarına konan kuşların ötüşmeleri ve dalgaların kumsalda yarattığı gelgitler sayesinde oluşan ses eşliğinde, olabilecek en huzurlu, mutlu ve aşık şekilde.Gözlerimi aralayıp gerindikten sonra hafifçe yüzümü buruşturdum, çünkü düğün hazırlıkları yüzünden neredeyse iki hafta boyunca sevişememiş olduğumuz için ilk (!) gecemiz oldukça yoğun ve sert geçmişti.
Ve, aramızda kalsın, her saniyesi muhteşemdi.
Bana sıkıca sarılmış bir halde uyuyan kocama döndüğüm anda yüzüme büyük bir gülümseme oturdu. Uzun bir süre bitmez tükenmez bir hayranlıkla kusursuz yüzünü inceledim. Dakikalar sonra, aniden güzel bir kahvaltı hazırlamaya karar verdiğimde ise göğsünde duran elimi kaldırıp yavaşça yanağını okşadıktan sonra kollarının arasından sıyrılmak için bir hamle yaptım, ama anında bedenimi yeniden yatağa çekip uyuduğu için boğuklaşmış, kalın sesiyle homurdandı. "Yerinden bir milim dahi kıpırdama."
Güldüm. "Emredersiniz komutanım!" Biraz daha yanında yattım ve yeniden uyuduğunu anlayınca kollarını itmeye çalıştım, ama ah, imkansızdı. Adler Hartmann, olağanüstü derecede güçlüydü. Bu yüzden kıpırdanmayı kesip sızlandım. "Adler, kalkmam gerekiyor sevgilim."
Homurdanarak beni serbest bıraktı ve gözlerini bir saniye olsun açmadan arkasını dönüp uyumaya devam etti. Kıkırdayarak doğruldum ve hemen ardından sızlayan kasıklarıma eklenen hamilelik bulantısına en özel küfürlerimi sundum.
Üst üste birkaç defa yutkunup bulantıyı kontrol altına almayı başardığımda gardıroptan en hoş görünen sabahlığı alıp çıplak vücuduma geçirdim ve saçlarımı topladım. Adler'in dudaklarına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra küçük adımlarla mutfağa indim.
Buzdolabından gerekli malzemeleri çıkartıp kahvaltı hazırlamaya başlarken kısık sesle bir şarkı mırıldanıyordum, öyle iyi hissediyordum ki bunun herhangi bir tarifi olamazdı. Telefonumdan mırıldandığım şarkıyı açtıktan sonra sırıtarak işime döndüm. Adler'e karısı olarak hazırladığım ilk kahvaltıydı bu, ve ben her şeyin muhteşem olmasını istiyordum.
Çoğu şeyi hazırlamışken belime dolanan kollar beni korkutmuş, bir salise sonra da gülümsetmişti. Adler "Benim küçük doktorum neler yapıyormuş böyle?" derken yanağımdan aşağıya inen öpücükler bırakmaya başladığında huylanıp kıkırdadım. "Kahvaltı hazırlıyordum."
Onayladığını belli eden bir mırıltı çıkardıktan sonra belimdeki kollarını çözmek yerine daha da sıkılaştırdı ve dudaklarını indirdiği boynumda yoğun, sıcak bir ıslaklık hissedip inledim. Tapılası dudakları kışkırtıcı bir biçimde tenimde dolaşırken nasıl ekmek dilimlemeye odaklanabilirdim ki?
Dili, boynumdan kulağıma kadar düz bir çizgi çekti ve keskin dişler kulak mememi ezdi. Adını inleyerek başımı geriye attığımda beni hızla kendisine çevirdi. Üzerinde sadece boxer şortu vardı, mükemmelliğin sözlükteki karşılığı olan kaslı bedenini baştan aşağı süzüp yutkunduğumda tek kaşını kaldırarak sırıttı.
Bir adımla aramızdaki mesafeyi kapattı hemen sonra, sabahlığımı çekiştirerek açığa çıkardığı omzumu eğilip öpmeye ve her bir noktaya özenle, dilini kullanarak daireler çizmeye başladığında alev aldığımı hissediyordum. İnleyerek parmaklarımı sırtına batırdım ve Adler son bir ıslak öpücükten sonra yeniden kulağıma yönelip fısıldadı. "Acıktım, Lexi."
Ellerimi sitem edercesine havaya kaldırarak "Eh, kahvaltıyı hazırlamama izin vermiyorsun ki..." dediğimde işaret parmağını dudaklarıma götürüp beni susturdu. "Senin için açım, aşkım. Beni kendine doyurmanı istiyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the AGENT
Romance"Sen benim tek bağımlılığımsın Adler. Birden oluşmuş, kurtulması imkansız hale gelmiş bir bağımlılık bu. Evet, çekici olduğun kadar tehlikelisin de, bunu çok iyi biliyorum ama sensiz yapamıyorum, yaşamak, nefes almak için dahi varlığına ihtiyaç duyu...