"Ben de seninle geliyorum."Yanlış duyduğunu düşünmüş olmalı ki, beni hafifçe itip yüzümü dikkatle inceledi. "Ne dedin sen?"
Duruşumu dikleştirdim ve gözlerine baktım. "Ben de seninle birlikte Kuzey Afrika'ya geliyorum Adler."
Gözbebekleri iki kat büyürken başını hızla iki yana salladı ve şaşkınlıktan Almanca konuşmaya başladı. "Nein! Absolut nicht, unmöglich!"
(Hayır! Kesinlikle olmaz, imkansız!)
Kaşlarımı çattım. "Kararım kesin Adler."
Çenesi bariz bir şekilde kasıldı. "Benimki de kesin Lexi. Gelmiyorsun, bitmiştir!"
Tam itiraz etmek için ağzımı aralamıştım ki, sırtını dönüp gitmeye kalkıştı, uzanıp kolunu yakaladığımda ise öfkeyle bana döndü. "Ateşle oynuyorsun küçük!" Elimi uzatıp belirgin çene kemiğini okşadım. "Evet, çünkü su ateşe aşık Adler. Çünkü ateş neredeyse su da orada olmak istiyor."
Sakinleşmek istercesine burun kemiğini sıktı ve birkaç saniyeliğine beni süzüp yürümeye devam etti. Ben de arkasından gittim, elbette. "Adler, beklesene!"
Büyük ve hızlı adımlarına yetişmem imkansızdı. Yürümekten ziyade koşarak takip ettim onu. Cidden garip bir çifttik, az önce o benim arkamdan koşuyorken, şimdi rolleri değişmiştik.
Bay Koller'le Josh'un yanına gidebildiğinde kendini yeniden şezlonga attı. "Ne oluyor Adler?" diye sordular aynı anda. Öfkeli olduğu için ellerini sallayarak konuştu. "Lexi benimle Kuzey Afrika'ya gelmek istiyormuş, inanabiliyor musunuz?!" Bay Koller'le Josh dönüp birbirlerine bakarlarken birkaç sinir kahkahası attı ve işaret parmağını ani bir hareketle bana doğru uzattı. "Şu küçük doktora ne kadar saçma bir şey istediğini açıklar mısınız acaba?"
"Aslında..." diye mırıldandı Bay Koller. "Kızma ama, bu mantıklı bir fikir gibi görünüyor, oğlum."
Adler'in gözleri büyürken yardım istercesine Josh'a baktı ama o da omuzlarını silkip başını salladı. "İkiniz için de en iyisi olur bence." Bir sevinç çığlığı attığımda Adler "Siz delirmişsiniz!" diye kükredi. "Hepiniz! İşin ucundaki büyük riski görmüyor musunuz, çıldıracağım!"
"Risk her zaman olacak, Adler." dedi Bay Koller. "Şöyle düşün, bu şekilde gözün arkada kalmış olmayacak. Ayrıca Lexi seninle gelirse hem kendine daha çok dikkat edeceksin hem de önünde büyük bir motivasyon kaynağı olacak."
"Ya ona bir şey olursa?" dedi Adler yumruk yaptığı ellerine bakarken. "Kendimi asla affetmem o zaman."
Tanrım, bu çok tatlıydı işte... Gözlerim dolarken yanına ilerledim. "Beni koruyacağını biliyorum." diye fısıldadım kolunu tutarak. Ama o geri çekildi ve "Anlamıyorsunuz." dedi başını iki yana sallayarak. "Lanet olsun, hiçbiriniz beni anlamıyorsunuz!"
Kalkıp öfkeyle otele yöneldiğinde arkasından gitmek istedim ama Josh kolumu tutup beni engelledi. "Hayır, Lexi. Şu an sinirli ve üzerine gidersen kalbini kırabilir."
Aslında umurumda değildi ama Josh çok ısrar edince biraz beklemek zorunda kaldım. Sonunda gitmeme izin verdiğinde koşar adımlarla odamıza gittim. Kapı açıktı, kilitlemediği için rahatlayıp içeri girdim. Adler koltuğun üzerine yayılmış bir halde, elindeki koyu renkli şişeden bira yudumlamakla meşguldü. Gömleğinin düğmelerini yarıya kadar açmıştı, saçları dağınıktı. Beyninin düşüncelerle dopdolu olduğu belliydi.
Yürüyüp yanına oturduğumda göz ucuyla bile bakmadı bana. Çok sinirli olduğunu biliyordum. Yüzüne dokunmak istediğimde ani bir refleksle başını geriye çekti. "Lexi, git."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the AGENT
Romance"Sen benim tek bağımlılığımsın Adler. Birden oluşmuş, kurtulması imkansız hale gelmiş bir bağımlılık bu. Evet, çekici olduğun kadar tehlikelisin de, bunu çok iyi biliyorum ama sensiz yapamıyorum, yaşamak, nefes almak için dahi varlığına ihtiyaç duyu...