Adler, göğsünde dalgın bir şekilde uyuyan kızı geniş bir tebessüm eşliğinde izlerken, tek elini kaldırıp onun dağılmış koyu kumral saçlarını okşadı. Lexi ise uykusunda bir şeyler mırıldandı ve dudaklarını adamın göğsüne temas ettirip kavramış olduğu pazısını sıktı. Adler'in tebessümü iyice büyüdü, bu lanet olası doktor kız çok sevimliydi.Şu ana kadar beraber olduğu hiçbir kadınla, bu gece aldığı zevkin yarısı kadarını almamıştı. Beraber olduğu hiçbir kadını yanında uyutmamıştı. Kendisine dokunmalarına hiçbir zaman izin vermemişti.
Peki şimdi kahrolası ne değişmişti?
Burnunu, prensiplerini teker teker yok eden kızın saçlarına bastırıp koklarken gözlerini kapattı. Aklını kurcalayan başka bir şey daha vardı, yarım saat kadar önce, ikisi de doruktayken Lexi "Seni seviyorum!" diye bağırmıştı. Adler, kızın bunu içten olarak söylememiş olmasını umdu. Belki de sadece anın verdiği heyecanla ağzından kaçmış olabilirdi. Ama gerçekten öyle hissediyorsa... O zaman pek de iyi şeyler olmazdı, Lexi açısından elbette.
Zira Adler Hartmann, herhangi bir bağlılığı zayıflık sayacak kadar uzun bir süre acı çekmişti. Bu nedenden dolayı hayatta hiçbir şeye büyük miktarda sevgi beslememeye özellikle dikkat ederdi. En azından bu sayede rahat oluyordu, ama bu aralar başında tatlı bir bela vardı.
Lexi Brooks.
Başta, içten içe ondan nefret etmeye ve kızı sadece görevi uğruna kendine bağlamaya çalışmıştı, ama nefret duygusunda başarısız olmuştu.
Sonradan, saçma bir arkadaşlık ilişkisi tutturmaya çalışmıştı, o da olmamıştı.
Eh, sonlara doğru, daha fazla zarar vermemek için ondan uzaklaşması gerektiğini düşünse de, bu da artık imkansızlaşmıştı.
Zaten, şu an aynı yatakta olmaları da Adler'in tüm planlarının suya düştüğünün bir kanıtıydı.
Tanrı aşkına, kız tek bacağını adamın üzerine atmış, uykusunda anlamsız bir şeyler mırıldanarak olabilecek en masum şekilde uyurken, Adler ondan nasıl uzaklaşabilirdi, onu nasıl kötü emellerine alet edebilirdi? Adler'i de bırakın, herhangi bir insan, -sadece bedenen- yirmi dört yaşında olan bu şirinlik abidesine karşı nasıl kötü duygular besleyebilirdi?
Derin bir nefes aldı adam, ardından Lexi'nin titreşen kirpiklerine verdi dikkatini. Kız kaçıncı rüyasını görüyordu, o ise henüz uykuya teslim olamamıştı. Yeniden düşünmeye başladı kızın çıplak sırtını okşarken.
Lexi'nin güzelliği, saflığı ve çocuksu ruhu Adler'i -buna inanmak istemese de- derinden etkiliyordu. Onda, diğer kadınlarda yapmacık duran tüm özellikler doğal ve zarif bir halde mevcuttu. Adler'in aksine küçük detayları kafasına çok takmıyordu bir kere, hayattan zevk almayı iyi biliyordu. İnandığı şeyler uğrunda savaşmaktan asla yorulmayacak gibi görünüyordu. Lexi, sevdiğinde tam sevecek ve ölüme kadar erkeğinin peşinden gidecek bir kadındı. Adler bunların hepsinin farkındaydı.
Pekala, Lexi'nin ona aşık olması gururunu kesinlikle okşardı, ama genç kızın hayatını mahvetmek, onu yanında bir batağa sürüklemek istemiyordu. Zaten yarım kalmış bir görevi vardı ve...
Düşünceleri görevine kaydığında yutkunamadı. Kurguladığı tüm şeyler uçmuş, havaya karışmıştı. Bu gecenin hiçbir kısmı rol değildi mesela, Lexi'yle beraber olmuştu çünkü onu deli gibi istemişti. Dans ederlerken de, onu öperken de, bedenlerini bütünleştirirlerken de hiç rol yapmamıştı. Tamamen içtendi, tamamen kendisiydi.
Zaten, Lexi'nin insanlar üzerindeki etkisi de bu değil miydi?
Onun yanında, rahatlıyordunuz. Yaşayabiliyordunuz. Nefes alabiliyordunuz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the AGENT
Romance"Sen benim tek bağımlılığımsın Adler. Birden oluşmuş, kurtulması imkansız hale gelmiş bir bağımlılık bu. Evet, çekici olduğun kadar tehlikelisin de, bunu çok iyi biliyorum ama sensiz yapamıyorum, yaşamak, nefes almak için dahi varlığına ihtiyaç duyu...