Part Fifty Five- Irresistible

3K 163 25
                                    


Adler gün boyunca yanımdaydı. Zamanımızın çoğunu yatakta geçirmiştik, sonra da Josh gelmiş ve benim moralimin pek iyi olmadığını gördüğünde değişik şebeklikler yaparak yüzümü güldürmeye çalışmıştı. Biraz daha iyiydim, sanırım.

Aşık olduğum adam benim için hâlâ endişeliydi, sürekli "İstediğinin gerçekten bu olduğuna emin misin?" diye soruyordu ve ben de sürekli aynı cevabı veriyordum: "Evet."

Çünkü, söylediğim gibi, ben zaten evimdeydim.

Akşama doğru, bir ara su içmek için mutfağa gittiğimde Adler'le Josh'un sessiz olmaya çalışarak tartışmaya başladıklarını duydum ve dinlemek istemesem de Adler'in sesini bir ton yükseltip sinirle söylediği bir cümle ilişti kulağıma: "Lexi bu haldeyken oraya gitmemi ve o lanet işi yapmamı nasıl beklersiniz? Şu anda sevgilimin yanında olmalıyım!"

Kendi kendime gülümsedim ve bardağı tezgaha bırakıp hızlı adımlarla salona girdim. Aniden kucağına oturup dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda şaşırdı ama karşılık vermeye başlaması hiç de uzun sürmedi. Josh'la aynı odada olduğumuzu hatırladığım için istemeye istemeye çekildiğimde gözlerini araladı ve hafifçe tebessüm etti. "Bu ne içindi?"

"Seni çok seviyorum." dedim açıklama yapmadan. Gülümseyişi biraz daha büyüdü ve gamzeleri tüm büyüleyiciliğiyle yanaklarındaki yerini aldı. "Ben de seni çok seviyorum güzelim."

Yanımıza oturup "Ben de sizi seviyorum." diye araya giren Josh'a güldüm. Sevimli gülümseyişini sergileyip kollarını açarak "O zaman grup sarılması?" diye bir teklif yaptığında Adler gözlerini devirip başını iki yana salladı. "Git ve Andrea'ya sarıl Josh."

Tek elini ensesine atıp "İzin verir mi ki?" diye sordu Josh, birden gözüme çok masum görünmüştü. "Elbette izin verir." dedim gülümseyerek. "Aramızda kalsın ama, bence senden hoşlanıyor."

Josh'un gözleri büyürken hızla ayağa kalktı. "Ciddi misin?"

Kıkırdadım, Adler ise gülüşümü izleyip saçlarımı kenara çekti ve dudağımın kenarından öptü. "Evet, ciddiyim." diye cevapladım Josh'un sorusunu, sevgilimin büyülü öpücüğünün etkisinden kurtulur kurtulmaz.

"Ben Andrea'nın evine gidiyorum!" dedi Josh kapıya yönelirken, ama Adler arkasından "Bir şey unutmuyor musun?" diye bağırdığında geri dönüp ellerini açtı. Adler gülüp havalı bir hareketle koltuktaki kahverengi ceketi ona fırlattığında iyi bir refleksle yakaladı, göz kırpıp sırıttı, sonra yeniden kapıya yöneldi.

Baş başa kaldığımızda, parmaklarımı Adler'in parmaklarının arasına geçirip aramızdaki uyumu izledim sessizce, onun kocaman eliyle benim küçücük elimin senkronize bir şekilde hareket etmesine gülümsedim. Çenesini başımın üzerine yaslayıp dakikalarca yaptıklarımı seyretti. "Adler," diye mırıldandığımda "Evet?" diye karşılık verdi inanılmaz derecede huzurlu bir ses tonuyla.

Omzumun üzerinden yüzüne baktım. "Şey... Bu gece görev için bir şeyler yapmaya başlamayacak mıydınız?" Ciddileşen ifadesiyle başını salladı. "Evet ama ertelettim, çünkü bugün seni yalnız bırakmak istemiyorum."

"Git ve gerekeni yap, aşkım." diye fısıldadım yüzünü okşarken. "Ben iyiyim, iyi olacağım. Evde film izler, belki bir kitap okur ve sessizce gelmeni beklerim."

"Ah, güzelim..." diye mırıldandı gözlerini kapatıp başını benimkine yaslayarak. O bir şey demeyince devam ettim. "Önemli değil, gerçekten. Lütfen git, zaten benim yüzümden yeterince beklediniz."

"Saçmalama." diye tıslarken buz mavisi gözlerini araladı, ardından olanları düşünüp öfkelenmiş olacak ki, burnundan solumaya başlayarak hırladı. "Şansım varken Christopher denilen o orospu çocuğunu öldürmeliydim! Görüyorsun değil mi, yattığı yerden başımıza nasıl işler açtı adi piç!"

the AGENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin