Multimedia: Elise
⚡️⚡️⚡️
'Nişanlım' mı demişti o az önce?
Nişanlım...
Ben daha bu kelimeyi hazmedemeden, kız koşarak Adler'in boynuna atlamış ve dudaklarına yapışmıştı. Kalbimin cayır cayır yanışı eşliğinde, Adler'in onun belini tereddütle de olsa kavramasını ve tutkuyla öpüşmelerini izledim. Gözlerimi kapatıp kulaklarımı tıkamak ve bunların hepsinin bir kabustan ibaret olduğuna inandırmak istiyordum kendimi.
Ama, hissettiğim müthiş acı ve o büyük çaresizlik duygusu, her şeyin gerçekliğini tokat gibi yüzüme çarpıyordu.
Sonunda ayrıldıklarında, kız alnını onunkine yaslarken Adler'in bakışları beni buldu. Anında gözlerimi kaçırdım, eğer gözyaşlarımı tamamen kurutmamış olsaydım hüngür hüngür ağlardım. Yine de bir reaksiyon gösterdi bedenim, aniden midem bulanmaya başladı. Zavallı kalbim atmayı kesmişti sanki, bir elimi göğsüme götürüp kontrol etmek istedim ama bağlı olduğumu hatırladım, sonra bir anda sendeledim, gözlerim karardı ve dengem bozuldu.
Düşeceğimi anladığımda, her şey için çok geçti.
En son gördüğüm şey, Adler'in kucağındaki kızı itip hızla yanıma yetişmesi ve vücudum yerle buluşmadan hemen önce beni sıkıca tutmasıydı. Gözlerindeki endişeli bakışa bir saniyeliğine maruz kaldım, ardından her şey karanlığa gömüldü.
⚡️⚡️⚡️
Yazardan;
Adler, Lexi'nin yatırıldığı koltuğun yanında ileri geri yürürken kendine küfretmekle ve lanet okumakla meşguldü. Biraz önce doktor gelmiş ve genç kızı muayene edip ciddi bir şeyinin olmadığını, sadece baygınlık geçirdiğini söyleyip yüreğine az da olsa su serpmişti. Ama Lexi geçen saatler sonrasında hâlâ uyanmamıştı ve Adler olabildiğince gerilmişti. Bunu fark etmiş olan ve sakince onu izleyen Stanislaus Koller, sessiz geçen dakikalar sonra dudaklarını araladı.
"Bu kız için fazlasıyla endişelenmiş gibi görünüyorsun Adler. Özel değilse eğer, nedenini sorabilir miyim?"
Adler, Bay Koller'e gerçeği söyleyemezdi, bu yüzden dudaklarını ıslatıp hızla bir yalan uydurdu. "Biliyorsunuz ki Lexi bize canlı lazım, Herr Koller. Sonuçta babasını onu kullanarak tehdit edeceğiz, değil mi?"
Koller hafifçe gülümsedi ve ayağa kalkıp Adler'in gerginlikten kasılmış omzunu sıktı. "Seninle gurur duyuyorum, Adler. Görevini layığıyla yerine getirdin, hatta senden istenenin daha da iyisini yaptın. David Brooks'u kızıyla tehdit etme fikri kesinlikle dahice."
Adler de kendini zorlayıp gülümsemeye çalışırken, kapıyı çalmadan içeri dalan sarışın kız onu bu zor durumdan kurtardı. "Adler, her yerde seni aradım. Beni niye uğraştırıyorsun sevgilim?"
Adler gözlerini devirmemek için kendiyle savaş halindeyken, Bay Koller kızına dönüp gülümsedi. "Biliyorum Elise, onu çok özledin. Ama müstakbel damadım yol yorgunu, yarın görüşün artık."
Elise dudaklarını büzerken Adler'in elini tuttu ve onu kendisine doğru çekmeye çalıştı. "Ama babacığım, nişanlımın dönüşü bana hâlâ bir rüya gibi geliyor. Bırak da gerçekliğinden emin olayım."
Stanislaus Koller pes edip güldü. "Tamam Elise, tamam. Ama fazla oyalama Adler'i, iyi bir uyku çekmesini istiyorum."
"Tamam baba." diyen Elise odadan çıkarken, nişanlısını peşi sıra sürüklemek için çekiştirdi. Adler ise, son kez halen uyumakta olan Lexi'ye kısa bir bakış attıktan sonra dişlerini sıkarak Elise'in arkasından yürüdü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the AGENT
Romance"Sen benim tek bağımlılığımsın Adler. Birden oluşmuş, kurtulması imkansız hale gelmiş bir bağımlılık bu. Evet, çekici olduğun kadar tehlikelisin de, bunu çok iyi biliyorum ama sensiz yapamıyorum, yaşamak, nefes almak için dahi varlığına ihtiyaç duyu...