Part Sixty Five- Documents

2.8K 186 15
                                    


Isabella Wright, ağzındaki banttan kurtulur kurtulmaz derin bir nefes alıp çığlığı bastı. "Yardım edin! Lütfen yardım edin! Tan-"

"Kes sesini!" diye tısladı Adler ve tek eliyle onun ağzını kapattı. "Çığlık atman hiçbir işe yaramaz, Isabella, burada senden ve bizden başka kimse yok."

Kadın yutkunup dolmuş gözlerini kırpıştırdı. Adler elini çektiğinde kaşları çatıktı. "Sen şerefsizin tekisin! Beni kandırdın!"

Andrea alayla gülerek konuştu. "Sen de onun altına yatmaya bu kadar istekli olmasaydın madem." Adler de hafifçe tebessüm edip masanın üzerine bir tabanca koyarken "Eh, bu sana, karşına çıkan her yakışıklıya güvenmemen gerektiğini öğretmiştir herhalde." dedi keyifle.

Sonra ağır adımlarla yanına yürüyüp Isabella'nın çenesini kavradı. "Merak etme, sana zarar vermeyi düşünmüyorum, en azından söylediklerimi yaptığın sürece."

"Canın cehenneme." diye mırıldandı Isabella. Adler sinirlenip çenesindeki parmaklarını çekti ve masadaki tabancaya uzandı, bu arada kadın korkuyla bağırdı. "Tamam, tamam yapacağım!"

Yalancı bir gülümsemeyle karşılık verdi Adler. "Aferin, çabuk öğreniyorsun. Evet, öncelikle kocanla konuşmanı istiyorum." Sırt çantasından takip edilemeyen bir cep telefonu çıkartıp parmaklarının arasında çevirdi. "Ona her şeyi anlatabilirsin, yardım isteyebilir veya ağlayabilirsin, otuz saniye boyunca özgürsün. Şimdi bana numarayı söyle."

Isabella deli gibi terlemişti, dudaklarını ıslatıp korkuyla Simon Wright'ın kişisel telefonunun numarasını mırıldandı. Adler arama tuşuna bastıktan sonra hoparlörü açtı ve Simon'ın cevaplamasını bekledi. "Alo?"

Yorgun gibi çıkan, pürüzlü sesi duyan Isabella anında bağırmaya başladı. "Si-Simon yardım et, lütfen yardım et bana!"

Yaşlı adam da aniden telaş yapmıştı. "Isabella?! Tanrım, Isabella sen iyi misin? Neredesin?"

Etrafına bakan kadın ağlamaya başlamıştı. "Ben... bilmiyorum! Lanet olsun, ölmek istemiyorum!" Adler tek kaşını kaldırınca devam etti. "Simon lütfen, lütfen kurtar beni buradan!"

Andrea'nın sessiz kıkırtısını duyunca "Ne istiyorsunuz?" dedi Simon sesini yükselterek. "Karımı kaçıran adi pislikler, ne istiyorsunuz söyleyin! Ne kadar para gerekiyorsa vereceğim, tamam mı? Sadece onu bırakın!"

"Para mı?" dedi Adler telefonu kendisine yaklaştırıp alaylı bir ses tonu kullanarak. "Ah, hayır Bay Wright, paraya ihtiyacım olduğunu hiç sanmıyorum."

"O zaman ne?" diye kükredi adam. Adler birkaç saniye sırt çantasından çıkardığı dosyayı inceledi. "Bana gizli belgeler lazım, Bay Wright."

"N-ne gizli belgesi?! Tanrı aşkına, neyden bahsediyorsun sen?!"

Adler iç çekti. "Almanya'da yediğiniz haltın belgelerinden bahsediyorum, elbette. Birkaç ay önce, hizmetçilerinin içinden birilerini ayarlayıp başkanın gizli hayatını araştırmak için rüşvet olarak verdiğiniz tonla para sonucu edindiğiniz bilginin belgeleri."

Simon Wright, bu cüretkarlığa karşılık olarak sinirden köpürerek alt dudağını ısırdı. Evet, böyle bir işe kalkışmıştı. Kendisi de bir Almandı ve birkaç sene öncesine kadar çok başarılı bir iş adamıydı, hayatının hatasını yapıp siyasete atıldığında da, neredeyse on dört ay süren bir milletvekilliği macerasından sonra başkanlık için adaylığını ortaya koymuştu. Elbette kaybetmişti, sonuçta tanınmıyor ve pek de sevilmiyordu. Ancak kendisine göre, işin içinde bir bit yeniği vardı; şu anki başkan onun hakkını yemiş ve yalan dolanlarla, iftiralarla, kumpaslarla kazanmıştı.

the AGENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin