Söylediği cümleyle zaten hızlanmış olan nabzım iyice atlı koşturmaya başlamıştı. Adler Hartmann beni öpmek istiyordu. Ah, sanırım ben de onu öpmek istiyordum. Ancak garip olan şey şuydu; eğer öpüşeceksek, bu benim için bir ilk olacaktı. Çünkü daha önce hiçbir erkek bana böyle duygular yaşatmamıştı, ben hiçbir erkeği öpmek istememiştim, lanet olsun."Lexi, benim güzel, küçük doktorum..." diye soluduğunda sıcak nefesi dudaklarıma çarpıp beni baştan aşağı titretti. Gözlerim hâlâ sımsıkı kapalıydı, bir türlü açamıyordum. Geleceğini bildiğim o öpücüğü bekliyordum. Belime sıkı sıkı doladığı ellerinden birini kaldırıp yanağıma koydu ve hafifçe okşadı. Aldığım titrek nefesler akciğerlerime yetmiyordu artık. Beynim tamamen uyuşmuştu. Hazır mıydım acaba? Böyle sarsıcı bir eylemi kaldırabilir miydim ki?
Dudakları benimkilere değdiği anda kalbim duracak gibi oldu, ama aniden açılan kapının sesini duyar duymaz geri çekildiğinde şaşkınlıkla kalakaldım. Teması kestiğimizde, kendimi boşluğa düşüyor gibi hissetmiştim. Birkaç saniyenin ardından sonunda gözlerimi aralamayı başardığımda, kapıda şok olmuş bir şekilde duran Hocam Katy'i gördüm.
Şimdi sıçmıştım işte.
"Lexi, dışarıda beni bekler misin?" dedi sert bir ses tonuyla. Başımla onayladım ve Adler'e bakmaktan utandığım için hızlı adımlarla çıktım. Koridordaki koltuklardan birine oturduktan sonra stresten ileri geri sallanmaya başladım. Dudaklarına değmiş olan dudaklarım resmen yanıyordu.
Beklemek istemediğimi fark ettiğimde hastanenin bahçesine çıkmış ve telefonuma sarılıp Alexis'i çağırmayı akıl edebilmiştim. Çabucak geldi ve nefes nefes kalmış bir halde yanıma oturdu. "Lexi? Telefonda sesin çok kötü geliyordu. Ne oldu?"
"Nereden başlasam..." diye mırıldandığımda sırıttı. "Başından başlamaya ne dersin?"
Gerginliğimi unutup gülmeye başladım. "Sen baya zekisin Alexis. Cidden bak." O da güldü ve anlatmamı beklediğini belli etmek için ciddileşip ellerini dizlerinde birleştirdi. Derin bir nefes aldım. "Adler beni öpmek istedi."
Ağzı aralanırken "Vay canına, ee?" dedi meraklı bir yüz ifadesiyle. İstemsizce dudaklarıma dokundum. "Alexis, beni biliyorsun. Şu ana kadar hiçbir erkekten hoşlanmadım. Benim yaşımda olup da evlenmiş, mutlu bir aile kurmuş insanlar var." Ciddiyetle başını salladı. "Biliyorum. Ama sende bir sıkıntı yoktu ki. Sadece doğru kişiyi bekliyordun."
"O doğru kişi Adler mi peki?" diye sorduğumda dudaklarını ıslattı. "Bunu ben bilemem ki. Kalbin ne diyor bu konuda?"
"Bilmiyorum." diye fısıldadım. "Bildiğim tek şey, ilk gördüğüm andan beri onun tam bir erkek olduğunu anlamış olmam. O gerçekten diğerlerinden farklı. Karizması, yakışıklılığı, zekası, gücü... Karakterimi bilirsin, yıllardır kaç erkekle tanıştıysam hepsini ezdim. Zaten direkt boyun eğiyorlardı. Ama Adler... O da benim gibi. Aslına bakarsan, benden güçlü. Demir gibi bir adam. Hem vücut, hem de tavır olarak. Adler benim hayallerimde yaşattığım adam Alexis. Arayıp da bulamadığım adam."
Söylediğim her şeyi, yüzüne oturttuğu büyük tebessümle dinleyen Alexis'in gözlerine baktım. "Her neyse, konuya geri dönüyorum. Beni öpmek istedi ve tahmin et ne oldu, ben de onu öpmek istedim. Hem de çok. Ama birbirimize yaklaştığımızda, kapı açıldı ve beni aniden bıraktı. Birkaç saniye boyunca gözlerim kapalı, öylece kaldım Alexis. Gözlerimi açabildiğimde de Hocam Katy'i gördüm. Kapıdaydı ve çok şaşkın görünüyordu. Çıkıp onu beklememi söyledi ama ben beklemedim. Yüzleşmek istemedim. Şimdi de ne yapacağımı bilemiyorum. Yardım edebilir misin?"
"Sanırım edebilirim." dedi gülümsemeye devam ederken. "Şimdi, öncelikle Katy'e söylemek için bir yalan bulmalıyız."
"Yalan mı? Lanet olsun Alexis, yalandan nefret ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the AGENT
Romance"Sen benim tek bağımlılığımsın Adler. Birden oluşmuş, kurtulması imkansız hale gelmiş bir bağımlılık bu. Evet, çekici olduğun kadar tehlikelisin de, bunu çok iyi biliyorum ama sensiz yapamıyorum, yaşamak, nefes almak için dahi varlığına ihtiyaç duyu...