Saat sekize yaklaştıkça heyecanım katlanarak artıyordu. Gözlerimi bir türlü akrep ve yelkovandan ayıramaz olmuştum.Yedi otuz beş, yedi kırk, yedi kırk beş, yedi elli...
Beş dakika kala dudaklarımı ısırarak mekana girdiğimde, Alexis beni ellerini beline koymuş bir halde kaşlarını çatarak karşıladı. "Sonunda gelebildin! Neredeydin?"
"Aslında... kapının önündeydim." dedim çünkü gerçekten öyleydi. Neredeyse yarım saattir, tam sekizde geleceklerini bildiğim halde kapının önünde bekliyordum. Alexis yavaşça başını salladı, garip davranışlarıma alışmış olmalıydı. O beni bir masaya doğru çekerken her ihtimale karşı etrafıma baktım ama renkli ışıklar altında toplanmış insanlar arasında Adler'i göremedim.
İç çekerek oturduğumda Alexis karşıma geçti ve iki meyve kokteyli söyledikten sonra gözlerime baktı. "Her şey yolunda mı?"
"Evet, sanırım." diye mırıldandım, ama ses tonumun bariz titrekliğini duyan herkes, söylediğimin yalan olduğunu anlardı. Yeniden saate çevirdim gözlerimi.
Yedi elli dokuz.
Ve gözümü bile kırpmadan dijital ekrandaki sayıların değişimini izledim.
Sekiz.
Kapıya doğru baktım, hastaneden tanıdığım birkaç kız kahkaha atarak içeri giriyordu, arkada da birkaç genç güvenlikle konuşuyordu ama benim beklediğim adam yoktu.
Uğradığım hayal kırıklığını biraz olsun bastırmak için yutkunduğumda, her şeyin bittiğini anlayarak gözlerimi kapattım.
Gelmeyecekti.
Aniden sahneye atlayan kızıl saçlı bir adam kalabalığı coşturarak karaoke yarışmasının başladığını duyurduğunda dolmaya başlayan gözlerimi ovuşturdum. Bu gece için kurduğum tüm hayaller, depoladığım enerjiyle beraber uçup gitmişti, parmaklarımın arasındaki buz gibi kokteyl bardağını sıkarak kendime hâlâ yaşadığımı hatırlatmaya çalıştım. Bunca mutlu insanın ortasında ağlamamak için kendini sıkan sadece bendim sanırım.
Sekiz on iki.
Adı anons edildiğinde, Alexis tezahüratlar eşliğinde sahneye çıktı ve seçtiği şarkıyı dans ederek söylemeye başladı. İnsanlar alkışlayıp ıslık çalarken ben boş boş bakıyordum. Yeniden zombiye dönüşmüş, hislerimi kalbimin en derin yerlerine gömmüştüm.
Sekiz on altı.
Şarkının bittiğini ve adımın anons edildiğini, ancak Alexis beni sahneye ittiğinde fark ettim. Birkaç küçük adım attığımda, arkamda bilgisayarla uğraşan bir adam bana doğru eğildi ve söyleyeceğim şarkıyı sordu. Ancak on saniye geçtikten sonra boğazımdaki yumrudan kurtulup yanıtlayabildim. Adam gülümseyerek başını salladı. "İyi seçim, Bayan Brooks."
Mikrofonu kavrayıp gözlerimi kapattığımda, başlangıç müziğini duyup kendimi ritmin akışına bıraktım.
(Şarkı: Britney Spears- Everytime)
(Multimedia)✦ ✦ ✦
Notice me, take my hand
Beni fark et, tut elimiWhy are we strangers when
Neden yabancı gibiyizOur love is strong
Aşkımız güçlüykenWhy carry on without me
Neden bensiz gidiyorsunEverytime I try to fly, I fall
Uçmayı her denediğimde düşüyorumWithout my wings, I feel so small
Kanatlarım yokken çok güçsüz hissediyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the AGENT
Romance"Sen benim tek bağımlılığımsın Adler. Birden oluşmuş, kurtulması imkansız hale gelmiş bir bağımlılık bu. Evet, çekici olduğun kadar tehlikelisin de, bunu çok iyi biliyorum ama sensiz yapamıyorum, yaşamak, nefes almak için dahi varlığına ihtiyaç duyu...