Lexi'den;Adler gözlerimin içine, ruhuma kadar uzanabilirmiş gibi bir derinlikle bakarken uzanıp ellerimi tuttu. Buz mavilerinin kahvelerime attığı bakışlar çok ciddiydi, benim aksime. "Anlatacağım her şeyi sonuna kadar, hiç kesmeden dinleyeceksin, anlaştık mı?" Tek nefeste kurduğu bu cümleyle kaşlarımı kaldırdım, ne olduğunu anlayamıyordum. Yüzünde vicdan azabı çekiyormuş gibi bir ifade vardı ve çok gergindi, söyleyeceği şeylerin altında ezilmekten korkmuştum. "Anlaştık mı Lexi?" diye tekrarladığında yavaşça başımı salladım.
Gözlerini kapatıp ağır ağır konuşmaya başladı. "Görev için çıktığımız gecenin sabahında, kahvaltıda ne sorduğunu hatırlıyor musun?"
Kaşlarımı çatarak biraz düşündüm ve başımı salladım. "Evet, bensiz neler yaptığınızı sormuştum ve sen de tersler gibi cevap vermiştin."
Çenesi kasıldı. "Bir nedeni vardı."
Nefesimi tuttum ve devam etmesini bekledim, gözlerini benimkilerden ayırmadan tuttuğu ellerimi nazikçe okşadı. "Isabella denilen kadını hatırlıyor musun, küçük doktorum? Andrea bize bir fotoğrafını göstermişti hani."
"Evet, hatırlıyorum." diye fısıldadığımda dudaklarını ıslattı. Gerçekten zorlanıyordu, şakaklarındaki damarlar belirginleşmişti. Benimse sıkı sıkı tuttuğu ellerim, vücudunun muazzam sıcaklığından ve üzerimdeki stresten dolayı terlemeye başlamıştı. Dişlerini sıktı ve mırıldandı. "Yapılan plana göre... benim görevim... onu tavlamaktı."
Gözlerimi kırpıştırdım, içimde büyümeye başlayan endişe ve acı selini şimdiden hissedebiliyordum. "Sen de kabul ettin ve hemen işe koyuldun."
"Bu stratejinin uzun vadede işimize yarayacağı kesindi." dedi ama kendini savunuyor gibi değildi. "Her neyse, onunla iki gece görüştüm. İlk gece sadece sohbet edip biraz içtik, yine de bakışlarından beni ne kadar arzuladığını görebiliyordum ve bu bana acı verdi, çünkü senden başka hiçbir kadının bana öyle bakmasını istemediğimi biliyordum. O an lanet olası yüzümü parçalamak istedim."
Sessiz kaldığımda yutkunup devam etti, durmayacaktı. "İkinci gece, dans etmek istedi. Önce reddettim, sonra onu bizzat kendim kaldırıp piste sürükledim. Çünkü benden soğumasına izin veremezdim. Dans ederken yakınlaşmaya çalıştı ama başımın ağrıdığını öne sürdüm ve yeniden oturduk. Sonra... bir şeyler oldu, ona döndüğümde çok yakınımdaydı ve dudakları bir saniyeliğine benimkilere değdi."
Durdu, vereceğim tepkiyi bekliyordu ve ben de aynı şeyi bekliyordum. Sonunda oldu, her şey kusursuz bir biçimde yerine oturduğunda. Gözlerimin dolmaya başladığını hissettim, önce hemen kalkıp gitmek istedim ama sonra ellerimi ellerinden çekmek için bile çok güçsüz olduğumu anladım. Midem bulanıyordu, üst üste yutkunup kendimi dizginlemeye çalıştım.
Yüzüme baktı dikkatle, ben olayları sindirmeye çalışırken. Gözleri dumanlıydı, sanki her an benimle beraber ağlamaya başlayabilecekmiş gibi. Dudaklarımı araladım ama sesim çıkmadı, zaten ne diyeceğimi de bilmiyordum. Sadece ellerimi ellerinden çekmek için bir hamle yapmayı becerebildim, engel olmadı ve parmaklarım, parmaklarının arasından kayıp kucağımda birleşti. "B-bitti mi?" diye sorabildim, dilim yeniden işlevsel bir hale gelene kadar beynime sinyal gönderdikten sonra.
"Bitti." diye mırıldandı, sonra devamında ne yapacağımı beklerken alt dudağını ısırdı. Titreyen çenemi durdurmak için dişlerimi sıkıp ayağa kalktığımda, bakışları endişeli bir hâl almıştı. Sessizliğimi koruyarak kapıya yöneldim, ama hızlı adımlarla yürüyüp önüme geçti.
"Lexi, burası Amerika değil," dedi yalvarırcasına. "çıkmana izin veremem, lütfen zorlama."
"Dışarı... çıkmayacağım." dedim gözlerimi kaçırarak. "Y-yalnız kalmak istiyorum Adler, düşünmem gereken şeyler var, tamam mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the AGENT
Romance"Sen benim tek bağımlılığımsın Adler. Birden oluşmuş, kurtulması imkansız hale gelmiş bir bağımlılık bu. Evet, çekici olduğun kadar tehlikelisin de, bunu çok iyi biliyorum ama sensiz yapamıyorum, yaşamak, nefes almak için dahi varlığına ihtiyaç duyu...