Warning!
This chapter contains sexuality.*Rahatsız olacaklar, bu '⚠️' işareti gördükleri kısımdan sonrasını okumayabilirler.
⚡️⚡️⚡️
Beni kucağından kaldırdığında ve elimi tutup barın çıkışına doğru kendinden emin adımlarla yürümeye başladığında, hâlâ bu anların bir rüyadan ibaret olmasından korkuyordum.
Josh holde aniden karşımıza çıkıp sırıtarak Adler'e baktı. "Nereye gidiyorsunuz?"
Adler ona döndü. "Oda alacağım. Yalnız kalmamız gerekiyor."
"Ben hallettim, her zamanki gibi." Elindeki anahtarı salladı. "Kral suiti. En üst kat. Bu gece her şeyi çözün lütfen."
Ben kızarırken Adler başını sallayıp Josh'un elinden anahtarları kaptı. "Teşekkürler."
Beni yeniden çekiştirerek asansöre yönlendirdi. Hareketlerinden hâlâ bir şekilde sinirli olduğunu görebiliyordum, bu da kalbimi acıtıyordu ama bir şekilde kendimi affettirebileceğimden emindim.
Asansöre bindiğimizde, sadece ikimizin olması beni rahatlattı ve aynı derecede heyecanlandırdı. Adler on ikinci katı tuşladıktan sonra yanımda durdu ve kollarını iki tarafımda sabitleyip yüzünü benimkine yaklaştırdı. Gözlerini dudaklarıma dikerek "Neden buradasın?" diye sorduğunda afallamıştım. "A-anlamadım?" diye kekelediğimde devam etti. "Neden sevgilinin yanında değilsin?"
"Adler, ben..." bir daha konuşmama izin vermeden dudaklarımı kendininkilere hapsetti ve beni sertçe öpmeye başladı. Hafifçe inledim, canımı acıtıyordu ama ona kızmaya hakkım olduğunu sanmıyordum. Aniden geri çekildiğinde gözlerine baktım, tahmin ettiğim gibi, azami miktarda koyulaşmıştı. "O da böyle öptü mü seni?" diye sordu ve ben konuşmak için ağzımı araladığımda tekrar dudaklarıma kapandı.
"A-Adler lütfen dinle..." diye inledim ellerimi kavrayıp başımın üzerinde birleştirdiğinde. Kalçalarımı sıkıca kavradı ve beni kucaklayıp durmuş olan asansörden indi. Cebindeki anahtarla iki yüz on üç numaralı odayı açıp içeri girdi, kapıyı kapattı ve beni kucağından indirmeden duvara yasladı.
"Neyi dinleyeyim? Sevgilinle nasıl öpüştüğünü mü?" dediğinde kaşlarımı çattım. "Ben de ondan bahsed..." Ve sözümü bölen yine dudaklarıydı. "Neden?" diye sordu nefes almam için çekilirken. "Seni... unutmak... için..." diyebildim kesik kesik. "Ama... başaramadım..."
"Ben de öyle düşünmüştüm, güzelim." diye fısıldadı ve tepkilerimi izleyerek baş parmağıyla baskı uyguladığı alt dudağımı aşağıya doğru çekti. Gözlerimi hipnotize edici gözlerinden bir türlü ayıramıyordum. "Dudaklarını benden başka biri öptü mü, öpmedi mi?"
"Kimse öpmedi, yemin ederim, senden başka kimse öpmedi!" diye bağırdığımda sertliğini kasıklarıma bastırdı. Nefesim kesilirken başımı geriye attım. Ateş gibi dudaklarının çenemden aşağı kaydığını hissedince de iyice dünyadan kopmuştum. İz kalacağından emin olduğum bir şekilde, sertçe emdi boynumu. "O da böyle dokundu mu sana?" diye sordu köprücük kemiklerimin üzerindeki deriyi dişlerinin arasına almadan hemen önce. "Hayır, hayır dokunmadı!" diyebildim gözlerim yaşarırken. Başını iki yana salladı ve kendi kendine, sinirini bastırmak istermişçesine güldü. "Beni özlemiş... hah. Sen beni özleseydin sevgili falan yapmazdın Lexi!"
"Adler, lütfen dinle beni, bak gerçekten..."
"Seni birden affedeceğimi sandın, değil mi?" dedi gözlerini kısıp bedenimi süzerken. "Gelip birden sarıldığında ve beni özlediğini söylediğinde her şeyin düzeleceğini düşündün. Ama hayır, Lexi. Seni o adamla gördüğümde neler yaşadığımı bilmiyorsun sen, ben acıdan nefes alamazken senin sevgilinle kafede kahve içmenin ne hissettirdiğini bilmiyorsun!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the AGENT
Romance"Sen benim tek bağımlılığımsın Adler. Birden oluşmuş, kurtulması imkansız hale gelmiş bir bağımlılık bu. Evet, çekici olduğun kadar tehlikelisin de, bunu çok iyi biliyorum ama sensiz yapamıyorum, yaşamak, nefes almak için dahi varlığına ihtiyaç duyu...