Part One- Wounded

13.1K 479 42
                                    


"Cerrahi asistan Lexi Brooks. Ameliyathaneden bekleniyorsunuz."

Derin bir nefes alıp gözlerimi devirdim. Kahvem yine yarım kalacaktı anlaşılan. İsteksizce tepemdeki hoparlöre baktığımda yanımda dikilen arkadaşım Alexis sırıttı. "Lexi, sanırım seni çağırıyorlar. Gitmeyi düşünmüyor musun?"

"Gidiyorum işte." diye homurdanarak yarım kahvemi çöp kutusuna fırlattım. Bileğimdeki tokayla saçlarımı özensizce topladıktan sonra önlüğümü düzelttim ve hızlı adımlarla ameliyat odasına doğru yürümeye başladım. İstediğim lanet meslek yüzünden bir dakika olsun rahat olamıyordum. Birileri sürekli yaralanmak zorunda mıydı sanki?

Belki de rahat bırakılmamamın sebebi daha ilk yılımda en iyi cerrahi asistanlardan biri olmam ve gelecek vadetmemdi. Veya üniversiteden dereceyle mezun olmam. Doktor olma fikri hoştu, babamın beni siyasete katma düşüncesiyle karşılaştırılırsa. Ayrıca kan beni korkutmuyordu, insanları iyileştirip sağlıklarına kavuşturmak da hoşuma gidiyor bile sayılabilirdi. Bu yüzden ömür boyu yapacağım meslek olarak doktorluğu seçmiştim.

Biraz daha hızlandım ve bana selam verenlere hafifçe gülümsemekle yetindim. Bu insanların çoğu, tanınmış senatör David Brooks'a, yani babama yaranmak için benimle iyi geçinmeye çalışıyorlardı. Bu yüzden onları pek fazla dikkate almıyordum.

Ameliyathanenin önüne geldiğimde, nefesimi tuttum. Yerde çok fazla kan vardı. Bir hizmetli önümden geçip paspasla kanı temizlerken boş boş baktım. Bu seferki yaralı oldukça kötü şeyler yaşamış olmalıydı. Oldukça kötü şeyler.

Hazırlanıp içeri girerken eldivenlerimi dirseklerime kadar çektim. İşte, asistan olarak beşinci ameliyatıma girmek üzereydim.

⚡️⚡️⚡️

Ameliyathaneden çıktığımızda, eldivenlerimi çıkartıp duvara yaslandım. Ameliyatını yaptığımız adam vurulmuştu. Kolundan ve ensesine yakın bir yerden. Hocam Katy büyük bir soğukkanlılık ve beceriyle kurşunu herhangi bir sinire zarar vermeden çıkartmayı başarmıştı.

Etrafıma bakındığımda Doktor Katy'nin beyaz saçlı, üniforma giymiş ve oldukça ciddi duran bir adamla konuştuğunu gördüm. Yanlarına ilerlediğimde konuşmaları duyabildim. Beyaz saçlı adam "Durumu nasıl?" diye sordu hiçbir mimik kullanmadan. Katy kaşlarını çattı. "Omurilik soğanına çok yakın bir yerden vurulmuş, ancak kurşun riskli bölgelere kadar ilerleyememiş, iyileşecektir. Ayrıca hastanın demir gibi bir bünyesi olduğunu da eklemeliyim, o kadar kan kaybetmesine rağmen vücudu güçten düşmemişti bile. Birkaç güne tamamen toparlayacağından eminim."

Beyaz saçlı adam başını sallayıp iyice yaklaşmış olan bana döndü ve yüzünde ilk defa bir mimik görebildim, dudaklarını gererek hafifçe gülümsedi. "Ah, Lexi Brooks! Ben Komutan Blake Thompson. Sizi görmek çok hoş. Babanız nasıl?"

Adama fark ettirmeden ofladım. "Babam iyi. Ameliyat ettiğimiz adama tam olarak ne olduğunu biliyor musunuz Bay Thompson?"

Yüzü anında eski haline döndü. "Bunun sizi ilgilendirdiğini sanmıyorum hanımefendi. Bu tamamen Amerika Birleşik Devletleri İstihbaratı'nın problemidir."

"Babamın da bilmek isteyeceğinden eminim." dediğimde kaşlarını çattı, ben ise sırıttım. İşte sevgili babamın işe yaradığı bir mevzu. İlk defa içimden senatörlüğüne şükrettim. "Pekala, Bayan Brooks. Benimle gelin lütfen."

Doktor Katy'i arkamızda bırakıp koridorda yürümeye başladık. "Lexi, işin bitince hastayla ilgilenmek için 159 numaralı odaya geçer misin?" diye seslendiğinde "Tamam." diye karşılık verdim ve Katy'le iletişimimi kesip tamamen yanımdaki adama odaklandım. Soğuk gri gözlerini benimkilere dikti. "O adam bir ajandı Lexi Hanım."

the AGENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin