Part Fourty One- Darling

4.8K 217 54
                                    


"Seni seviyorum." diye fısıldadım yanıma uzanan tanrıya. Dönüp gözlerimin içine baktı, kıvrımlı kirpiklerinin çevrelediği mavileri her zamanki gibi saniyesinde kalbimi hızlandırmayı başarmıştı. Pencereden süzülen ay ışığı kusursuz, kaslı vücudunun keskin hatlarını belli belirsiz aydınlatıyordu, gerçek olamayacak kadar mükemmel bir görüntüydü bu. Dudakları hafifçe kıvrıldı, gamzeleri belirginleşti ve "Ben de seni seviyorum." dedi beni kendisine çekip sarılırken.

İstediğim karşılığı aldığımda yüzümde kocaman bir gülümseme oluşmuştu, kollarımı boynuna dolayıp kokusunu içime çekerken önce kirli sakallı çenesine, ardından şah damarının üzerine ıslak öpücükler kondurdum. Kısık sesle, erkeksi bir şekilde güldü, kaslı kolları beni tamamen sardı ve parmakları saçlarımın arasında gezinmeye başladı.

Kalbime dolan huzurla ve aşkla gözlerimi kapattım, bu duyguları tatmayalı öyle uzun zaman olmuştu ki ne kadar mükemmel hissettirdiğini unutmuştum. Tek elimle sağ pazısını okşarken esnedim ama daha uyuyamazdım, aklımı kurcalayan sorular vardı çünkü. "Beni affetme konusundaki fikirlerinde herhangi bir değişiklik oldu mu?" diye sordum çekinerek.

"Lexi, şu konuyu açma." diye homurdandı, bedeninin kasıldığını net bir şekilde hissetmiştim. "Peki," diye mırıldandıktan sonra ikinci sorumu sormak için ağzımı araladım ama dudaklarımı parmaklarıyla büzerek kapattı. "Uyu, küçüğüm. Şu anda ne kadar yorgun olduğunu biliyorum."

"Ama aklımdakileri sormazsam uyuyamam ki." dediğimde iç çekti. "Pekala, tamam. Ama son bir soru, sonra uyuyacaksın."

Başımı salladım ve ondan biraz uzaklaşıp yüzüne baktım. "Şey... başka biri oldu mu? Benden sonra?"

Sessiz kaldı, ki bu her şeyi açıklıyordu. Gözlerim kademe kademe dolarken konuşmasını bekledim, anlamış olmama rağmen. "Oldu." dedi gözlerini benimkilerden ayırmadan. Dişlerimi sıktım ve midem bulanırken ondan uzaklaşmaya çalıştım ama belimi kavrayıp engelledi.

Hafifçe kaşlarını çatarken ellerimi tuttu ve vücudunu tamamen bana çevirdi. "Ama seninki gibi ciddi bir ilişkim olmadı, Lexi. Sadece barda tanıştığım, tek gecelik gördüğüm kadınlardı beraber olduklarım. Senin hayalini kuruyordum onlara dokunurken. Bu yüzden adlarını bırak, yüzlerini bile hatırlamıyorum."

Derin bir nefes aldım, ona kızmaya hakkım olup olmadığını sorguluyordum. Kıskanmıştım, hem de deli gibi, bu inkar edilemezdi. Sevdiğim adamın güzel ellerinin yabancı vücutlarda dolaşmasını, başka kadınların, onun mükemmelliğini görmesini, tatmasını, hissetmesini kaldıramazdım.

Bir süre ikimiz de sessiz kaldık, ardından Adler konuştu. "Ya sen? En son ne yaşadınız o adamla?"

Yutkundum ve konuşmadan hemen önce vereceği tepkiden çekindiğimi hissetim. Ancak, her şeye rağmen bu gece tüm sorunlarımızı halletmek istiyordum, dolayısıyla lafı gevelemeden, "Buraya gelmeden önce bana evlenme teklifi etti." dedim tek nefeste. Bakışları görülebilir derecede sertleşti ve çenesi kilitlendi. Ellerini belimden çektiğinde kendimi berbat hissettim ve ağlamamak için gözlerimi kırpıştırdım. Dişlerini gıcırdatarak birkaç dakika tavana baktı, sonunda dudaklarının arasından bir kelime döküldüğünde, sesi buz gibiydi. "Ve?"

"Ve, hiçbir şey. Reddettim, kalbimde başkasının olduğunu söyledim. Şimdi, kalbimin sahibi olan adamın yanındayım, ilk defa doğru olanı yaptığımın bilincindeyim."

Sadece bir kez başını salladı, beni iteceğinden çekinerek yeniden ona yaklaştım ve sarıldım ama beni şaşırtarak sarılışıma karşılık verdi. "İkimiz de büyük hatalar yaptık." diye mırıldandı dudakları alnıma değerken. "Hangileri affedilir, hangileri affedilmez tartışılır, düşünmeye başlasak işin işinden çıkamayız. Ancak birbirimizden ayrı kalmaya dayanamadığımız da kesin. Bu yüzden unutmaya çalışacağız, başka ne yapabiliriz ki?"

the AGENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin