Part Eight- Find Me

5.7K 288 25
                                    


Acı.

Hissettiğim tek şey acıydı.

Nasıl anlatsam bilemiyorum, ateşte bekletilmiş bir bıçakla göğsümü defalarca kez deşiyor gibiydim desem bile, hissettiklerimin yanında çok hafif kalırdı.

Beni yatırdıkları yerde sayıklıyordum, ateşler içindeydi bedenim, kıvranıyor, aynı kabusu tekrar tekrar görüyor ama uyanamıyordum. Kuruyan dudaklarımın arasından çıkan tek şey onun adıydı. Nasıl bir cehennemdi bu böyle, her şey kendi suçummuş gibi geliyordu.

Çünkü onu almışlardı ve ben hiçbir şey yapamamıştım.

Başucumda endişeli bir hâlde gezinen insanları görür gibi oluyordum, bazen Alexis, bazen babam, bazen de tanımadığım bir doktor. Kaç saattir bu haldeydim? Neden uyanamıyordum?

Sonra, bir an, bilinçsizce gezindiğim rüyalarımın arasında onu gördüm.

Sinirli görünüyordu, ben adını bağırarak ona doğru ilerlediğimde kollarımı sıkı sıkı tuttu ve sert bir şekilde gözlerime baktı. "Lexi, şimdi güçlü olma zamanı, anlamıyor musun? Hiçbir şey için geç değil! Uyan ve bul beni!" Beni sarsarken mavileri alev alevdi. "Uyan ve bul beni!"

Ve, tek bir amaç uğruna, terler içinde, nefes nefese kalmış bir halde uyandım.

⚡️⚡️⚡️

Aniden sıçrayarak kalktığımda, gördüğüm ilk şey babamın endişeli yüzüydü. Sanırım onu çok korkutmuştum. Uyandığımı gördüğünde, gerilmiş yüzü bir nebze olsun rahatladı ve üzerime eğilip terden yüzüme yapışmış olan saçları geriye itti. "Lexi, bebeğim... İyi misin?"

Yapabildiğim tek şey, ağlamamak için alt dudağımı çiğneyerek boynuna sarılmak olmuştu. O da bana sarıldığında başımı omzuna dayadım. Titreyen sesimle "Baba, ne zamandır bu hâldeyim?" dediğimde benden ayrıldı ve yüzüme bakarak saçlarımı okşadı. "Çok endişelendim senin için, Lexi. Yaklaşık dört saattir baygındın. Doktorlar bir tür travma geçirdiğini söylediler. Ama ne oldu? Seni bu duruma sokan şey nedir?"

Bir süre sadece düzgün nefes alıp vermeye uğraştıktan sonra, üzerinde olduğum hastane yatağında doğrulmak için bacaklarımı zorladım. Sonunda oturur duruma geçebildiğimde dişlerimi sıktım. "Bana yardım et baba."

"Tamam bebeğim, tamam. Önce sakinleş ve bana her şeyi anlat, olur mu?" dedi hızlı hızlı. Hâlâ oldukça endişeliydi, bunu görebiliyordum. Sakin olmaya çalışarak ona başından itibaren her şeyi anlatmaya koyuldum. Arada hıçkırıklarım akışı bozmuştu, ama anlatımımı tamamlamayı başarmıştım. Bitirdiğimde, sessizce gözlerini yere dikti. Birkaç dakika ardından konuşabilmişti ancak. "Sen, bu Adler'e aşık mısın Lexi?"

"Bilmiyorum." diyebildim kaşlarımı çatarken. "Ve, şu an konumuz bu değil! Onu bulmalıyım, zaten çok geç kaldım ve daha fazla bekleyemem. Şimdi, bana yardım edecek misin, etmeyecek misin?"

"Elbette edeceğim." dedi elimi tuttuktan sonra. "Ama önce kendini topla."

"Ben iyiyim." derken bacaklarımı yataktan aşağı sallamış ve ayağa kalkmıştım. "Lexi, emin misin?" diye sorduğunda dönüp yumruklarımı sıktım. "Baba, kaybedecek vakit yok diyorum sana!" Sonra, düşündüğüm şeyle boğazım düğümlendi. Umarım çok gecikmemişimdir Adler... Umarım hayattasındır...

Babam ayağa kalkıp derin bir nefes aldı. "Pekala. Elimden geleni yapacağım tatlım. Sen su falan iç, yemek ye, ben de biraz araştırma yapayım."

"Tamam baba." dedim ama sesim resmen içime kaçmıştı, boğazımı temizleyip cümlemi yineledim. Babam, bana cesaret verici bir şekilde gülümserken kapıyı araladı. "Güven bana Lexi. Senin için önemli olan benim için de önemlidir. Adler'i hayatta ve sağlam bir halde bulacağız."

the AGENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin