Part Four- Handcuffs

7.7K 374 29
                                    


Lexi'den;

Son kez koridordaki büyük aynada kendimi kontrol ettikten ve saçlarımı hangi omzuma atacağımı seçtikten sonra derin bir nefes alıp 159 numaralı odanın kapısını açtım. Gecemin uykusuz geçmesine sebep olan adam, Adler, uyanmıştı. Önündeki küçük televizyondan ulusal sabah haberlerini izliyordu. Geldiğimi görünce sesini kıstı ve bana döndü. "Günaydın küçük doktor."

Kendimi gülümserken buldum. "Küçük değilim ki ben." O da gamzelerini bana sergileyerek gülümsedi. "Küçücüksün. Daha yirmi dört yaşındasın."

"Sen de otuz ikisin. O kadar yaşlı sayılmazsın." diye espri yaptığımda sol kaşını yavaşça havalandırdı. Hiçbir erkekte rastlamadığım kadar yoğun olan karizmasını daha da arttıran bir hareketti bu. "Bakıyorum da hakkımdaki her şeyi öğrenmişsin."

Hafifçe öksürerek boğazımı temizledim. "Şey... Sadece dosyanı okudum. O yüzden biliyorum."

"Peki." dedi ve hafifçe gülümsedi. Yatağının yanındaki sandalyeye oturdum. "Kahvaltınızı yaptınız mı Adler Bey?"

"Yaptım Lexi Hanım." dedi sırıtarak. "Kelepçelerle çok kolay olmayacaktı ama Alexis adındaki bir doktor yardım etti. Sonra... Dişlerimi fırçalarken de baya yardımı dokundu. İyi bir kız."

Gözbebeklerim büyürken kaşlarımı çattım. "Alexis? Siyahi ve kıvırcık olan?"

"Evet, o." dedi ve büyüleyici gözleri gözlerime kilitlendi. "Bir sorun mu var?"

"Hayır, yok." dedim kendimi gülümsemeye zorlayarak. "Hiçbir sorun yok elbette. Alexis arkadaşım, o yüzden sordum."

"Hımm," diye mırıldandıktan sonra gözlerini yeniden televizyona çevirdi. Ben de nihayet zorla gülümsemekten kurtulabildim. Alexis nasıl olur da benim hastamla ilgilenebilirdi? Tamam, adama sulanıyordu ama sonuçta onunla benim ilgilenmem gerekiyordu. Bunun beni neden sinir ettiğini de anlayabilmiş değildim. Sadece kızmıştım işte. Kendi işine baksındı, neden benimkilere de sarıyordu?

"İyi misin Lexi?" diyen Adler düşüncelerimi dağıttı. Saçlarımı omzumdan geriye attım ve yüzüne baktım. "Evet, iyiyim."

Alayla kıkırdadı. "Bence değilsin. Yaklaşık beş dakikadır çatık kaşlarla zemine bakıyorsun."

Dudaklarımı birbirine bastırdım ve utanmamaya çalıştım. O kadar olmuş muydu ya? "Yaralarını kontrol edeyim ben." diye konuyu değiştirdiğimde başını salladı ve sırtını yatağın arkasına yaslayıp dikleşti. Ben de dolanıp sargılarını açtım. Düne göre kesinlikle çok daha iyi görünüyordu. Bu gidişle bir haftaya dikişlerini alabilirdim. Ama bu aynı zamanda bir haftaya gideceği anlamına da geliyordu.

Bunu düşünmemeye çalışarak eski sargılarını çöpe attım. Gözlerim kaslı sırtında gezinirken konuştum. "O kadar sert kasların var ki, kurşun fazla derine girememiş. Şanslısın yani. Kolundaki da zaten bir sıyrıktı, biliyorsun. Ensenden daha iyi durumda ve birkaç güne iyileşecek. Ama ensendekinin biraz daha zamana ihtiyacı olabilir."

Muhteşem, parlak bir tebessümle gözlerime baktı. "Danke, meine kleine Ärztin."

'Teşekkürler küçük doktorum' dediğini direkt anlamıştım, Almancam gerçekten iyi olduğu için babama ve gittiğim dil kurslarına sessizce teşekkürlerimi sundum. Bu arada küçük doktorum mu? Doktorum mu? Tanrım...

the AGENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin