Adler'den;Istırapla geçen bir ay daha.
Kendimi içkiyle ve başka kadınlarla avutmaya çalışıyordum ama başarılı olmanın yanından bile geçememiştim. Kendi kendime sürekli her bağlılık bir zayıflıktır derdim ve doğru çıkmıştı işte, Lexi'ye bağlanmıştım, cezasını da böyle çekiyordum.
Bu gece de, kim olduğunu bile bilmediğim, yanımda çırılçıplak bir şekilde uyuyakalmış kadının yatağından sessizce kalkıp giyindim ve ağrıyan başımı ovuşturarak odadan çıktım.
Kendi odamın numarasını zorla hatırlamayı becerince dişlerimi sıkarak yürüdüm. Cebimdeki anahtarı bulup kapıyı açtığımda, oldukça gergin görünen Josh'la karşılaştım. Beni gördüğünde kaşlarını çatıp ayağa kalktı. "Neredesin saatlerdir? Haber vermeden çekip gitmişsin, endişelendim!"
"Ben de hatırlamıyorum ki." diye mırıldandım. "En son bara inmiştim, az önce bir kadının yatağından kalktım. Artık zaman kavramı diye bir şey kalmadı bende. Yeniden annemin gittiği yıllarda gibiyim sanki."
İç çekti ve elini omzuma koyup sıktı. "Adler, lütfen topla kendini. Annen senin bu halde olmanı ister miydi sence?"
"İstemezdi. Elbette istemezdi." diye mırıldandım. "Sadece ağır geliyor, tamam mı? Lexi'nin başka bir adamla olmasını kaldıramıyorum."
"O da mutlu değil!" diye bağırdı bir anda. "Sadece seni unutmak için yapıyor bunu."
"Yalan söyleme Josh." derken kendimi arkamdaki yatağa bıraktım. O da yanıma oturdu. "Yalan söylemiyorum Adler. Ben her gün uzaktan Lexi'yi izliyorum ve o adamlayken içten gülümsediği bir saniye bile yok, güven bana. O seni istiyor, seni seviyor, seni özlüyor."
"Siktir lan!" diye kükreyip arkamdaki yastığı kafasına fırlattım ama son saniyede eğilip kurtuldu. "Bana inanmak zorundasın!"
Tam değişik küfürler saydırmaya devam edecektim ki, kapı birkaç defa sabırsızca tıklatıldı ve direkt dönüp birbirimize baktık.
Kim gelmiş olabilirdi ki?
⚡️⚡️⚡️
Lexi'den;
Acıyla geçen bir ay daha.
Tüm zamanım her gün ruhsuzca hastaneye gidip her zamanki işleri yapmak, Christopher'ın zorlamalarıyla dışarı çıkmak, geri kalan zamanımda da yatağıma uzanıp boş boş tavanı izlemekle geçiyordu.
Çok zayıflamıştım, güçten düşmüştüm ve hâlâ çoğu zaman durduk yere ağlamaya başlıyordum. Onu düşünmediğim tek saniye bile yoktu. Rüyalarıma giriyordu, yanımda olduğunu düşünerek mutlu olacağım anda, sabah boş bir yatakla karşılaşıyor ve deliler gibi ağlayarak başlıyordum güne.
Aşkım ise benim aksime ne zayıflıyor ne de güçten düşüyordu. O, gün geçtikte daha da güçleniyor, kalbimi parçalamak istiyordu.
Bugün de, Hocam Katy'nin karşısındaydım, beni azarlamak için kurduğu cümleleri dinliyor gibi yapıyordum. "Lexi, sen kendinde değilsin!" dedi gözlerimin içine öfkeyle bakarak. "Bugün kaç hastaya yanlış müdahale yaptığını biliyor musun?"
"Hayır," diye mırıldandığımda elini kaldırdı. "Altı! Tam altı hastanın neredeyse hayatını karartacaktın Lexi! Sen bunun neye mal olabileceğini biliyor musun? Biliyor musun?"
"Biliyorum." dedim gözlerimi yere dikerken. O da ellerini beline yerleştirip derin bir nefes aldı. Aslında ABD Başkanı'nın kızını azarlamak her yiğidin harcı değildi ama Katy Watson zaten korkusuzluğu ve soğukkanlılığıyla ün salmış bir cerrahtı. "O zaman ona göre davran. Kendini harcıyorsun Lexi, yeteneklisin ve bir gün en az benim kadar iyi bir cerrah olabilirsin ama odaklanman gerekiyor, anlaşıldı mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the AGENT
Romance"Sen benim tek bağımlılığımsın Adler. Birden oluşmuş, kurtulması imkansız hale gelmiş bir bağımlılık bu. Evet, çekici olduğun kadar tehlikelisin de, bunu çok iyi biliyorum ama sensiz yapamıyorum, yaşamak, nefes almak için dahi varlığına ihtiyaç duyu...