Part Sixty Four- Sorry

2.9K 186 29
                                    

Oh God, 50 k olmuşuz guys!

🎉 🎉 🎉 🎈 🎈 🎈

Adler, piyanolu odaya gidip orada kah çalıp kah düşünerek saatlerini geçirdi ve yapması gerekenleri hatırladığında hızla bir şeyler atıştırdıktan sonra gerekli olabilecek eşyaları alıp Lexi'ye bakmadan evden çıktı. Ona cidden sinirlenmişti, zaten her şey berbat gidiyordu ve olmadık bir sebepten ötürü kafayı tamamen sıyırıp sokaktan geçen rastgele birini öldüresiye dövebilirmiş gibi hissediyordu.

Derin bir nefes alıp arabasının kaputuna yaslandı ve Josh'u düşündü. Haksızdı, tamam. Bunu kabul etmeyi başarmıştı. Kesinlikle gereğinden fazla sert çıkmıştı ve ona resmen kendisine ayak bağı olduğunu söylemişti, daha ne yapabilirdi ki? Suçluluk duygusuyla iç çekti ve karşı villaya baktı. Bu gidişle Josh, Adler'in hayatı boyunca özür dilediği üçüncü insan olacaktı. Kendisiyle küçük bir tartışmaya girdikten sonra, yapılacak en doğru şeyin gerçekten de bu olduğuna karar verdi.

Onu kaybetmek istemiyordu. Gidip sağlam bir özür dileyecekti.

⚡️⚡️⚡️

Josh morali oldukça bozuk bir şekilde içkisini yudumlarken kapının çaldığını duyup ofladı. Canı kalkıp oraya kadar gitmek istemiyordu, bu yüzden istifini bozmadı. Ancak kapıdaki her kimse, onun da en az Josh kadar inatçı olduğu ve parmağını zilden ayırmaya hiç niyetinin olmadığı belliydi.

Genç adam homurdanarak kalktı ve elindeki şişeyi sertçe masaya bıraktıktan sonra kapıyı açtı. Andrea sinirli sinirli gülümseyerek, sahte bir neşeyle elini salladı. "Hey, merhaba Bay Sağır. Nasılsınız?"

Josh kadının içeri girmesi için yana çekilirken "Sağır falan değilim ben," diye homurdandı.

Andrea birkaç adımda ona yetişip kötü kötü baktı. "Niye açmıyorsun o zaman?"

"Adler'le kavga ettik, daha doğrusu o ağzıma sıçtı, bu nedenle moralim fazlasıyla bozuk." Kalktığı koltuğa yayılıp bira şişesini yeniden kucakladı. Andrea göz devirerek onun yanına oturdu. "Sakın sarhoş olayım deme. Bana ayrıntıları anlatman gerekiyor."

"Hayır, anlatırsam her şeyi yeniden yaşamış gibi olacağım ve buna dayanabileceğimi hiç sanmıyorum." Gözleri hafifçe dolmuştu, Andrea iç çekerek ona yaklaştı ve Josh'un bedenini kollarının arasına alıp başını göğsüne yatırdı. Güzel kadının parmakları, kısa saçlarında dolaşırken Josh kendini daha iyi hissetmeye başlamıştı. "Çok duygusalsın, Josh." diye mırıldandı Andrea. "Görevin gerektirdiğinde insanları öldürebiliyor musun cidden?"

"Evet, Andrea. Evet, öldürebiliyorum." dedi Josh alıngan bir şekilde. "Ben yıllarca eğitim gördüm, bu yumuşak halimi sadece yakın olduklarımın yanında sergiliyorum. İstediğim zaman Adler gibi taş kalpli ve acımasız herifin teki de olabilirim."

Andrea dudaklarını büzüp başını iki yana salladı. "Hiç inanasım gelmedi, ne yazık ki. Sen iyilerin tarafındasın." Josh iç çekip yavaşça gözlerini devirdiğinde, Andrea kıkırdayarak onun çenesini kavrayıp yüzünü kendisine çevirdi ve dudaklarını öpmeye başladı. "Lanet olsun, gerçekten tanıdığım en tatlı adamsın."

Josh başını kaldırıp ona karşılık vermeye başlarken tek elini kadının beline koydu, kalbi göğsüne sığmayacak kadar hızlı atıyordu, Andrea'ya karşı oluşmaya başlamış hislerinin yoğunluğu birden onu irkiltti. Yeniden aşık olmak ve acı çekmek istemiyordu. Şu ana kadar, bu yüce duygu onu dibe çekmekten başka hiçbir şeye yaramamıştı çünkü. Gözlerini kapatıp inledi. "Ah, Tanrım... Andrea... lütfen."

Andrea onun ne kastettiğini anlamasa da, hafifçe gülümseyip kollarını adamın omuzlarına doladı ve öpücüklerinin devamlılığını sağlayıp derinleşmesine izin verdi. Josh ona sarıldı, çok sıkı sarıldı. Andrea'yla öpüşmenin, Adler'in söylediklerinin etkisini içkiden daha iyi hafiflettiği kesindi.

the AGENTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin