-27-

1.4K 83 15
                                    

Bir az geç oldu ama sonunda yeni bölümü yazmayı bitirebildim. Normalde öğlenden bitirirdim ama bu gün böyle oldu. Neyse umarım beğenirsiniz. Ve unutmadan, lütfen daha çok yorum yapın. Yorumlarınıza gerçekten ihtiyacım var.
İyi okumalar...
NOT:Multimedia'da Finn var...
-------------------------------------------
Floransa-Caroline;
Neyse ki Kol'un evinin yerini hatırlıyordum ki Bennet cadısının evinden çıkınca Floransa sokaklarında kaybolmamıştım.

Doğrudan Kol'un evine gitmiştim. Kapıyı açan Vanessa olmuştu.

İçeri girdiğimde salondaki kadınların gitmiş olduğunu gördüm. Onların yerinde sadece Kol vardı.

Ancak yanına oturduğumda okuduğu kitaptan gözünü ayırıp beni fark etmişti. "Nasıl geçti?" Diye sordu.

"Fena değildi. Cadı kabul etti. Yarın büyüyü yapacak." Dedim.

"Harika. O zaman bir az eğlenmeyi hak ettin." Dedi.

"Nasıl yani?" Diye sorduğumda "Floransa bu devirin en özgür şehiri. Buranın eğlencelerini görmek istemez misin?" Diye sordu.

Bir az düşündüm. Aslında yorgundum. Ama bir az eğlenceye hayır demezdim. Eğlenmeyi seviyordum. Yaşadığım onca zorluğa rağmen eğlenmeyi seviyordum.

"Tamam. Sanırım gidicez." Dedim gülümseyerek.

"Peki git hazırlan o zaman. Rahat bir şeyler giy üstüne." Dedi. "Tamam. Bir azdan görüşürüz." Diyip yanından kalktım ve odama çıktım.

Dolabı açıp içinden en rahat elbisemi çıkardım. Bu elbisede korse kullanmaya gerek yoktu. Gayet sade, mavi bir elbiseydi. 1020 lerde giydiğim elbiselere en yakın şeydi.

Rahatsız elbisemi üstümden çıkardım ve yerine mavi elbisemi giydim. Yerdeki elbisenin cebinden Klaus'un bana çizdiği resmi çıkarıp dolaba koydum. Dans ederken filan düşürüp kaybetmek istemiyordum. O resim artık benim hayatımda ki en önemli şeylerden biriydi.

Çiçeklerle süslenmiş, örgülü saçlarımı açtıktan sonra elimle düzelttim. Sade bir elbiseyle sade bukleler kalmıştı geriye.

Aynda kendime baktığımda memnun kalmıştım. Eski ben gibi görünüyordum. Aynaya bakıp duygulanmaktan vazgeçerek odadan çıktım.

Aşağı indiğimde Kol kapıda bekliyordu. "İlk zamanlarda ki gibi." Diye fısıldadı kendi kendine. Benim duymamı hesaba katmamıştı. Sanırım benim de bir vampir olduğum aklından çıkmıştı.

"Ee, gidelim mi?" Diye sorduğumda başıyla onayladı. Dışarıda yine iki at bizi bekliyordu.

Atlarımıza bindik. Ben yine Kol'u takip etmiştim. Sonunda küçük bir barın önünde durduk. "Burası eğlenceli bir yerdir." Dedi Kol. Ben ona gülümserken korkudan titreyen bir adamın atlarımızı ağıra götürmek üzere aldığını görmüştüm.

Adamı önemsemeden Kol'la beraber içeri girdim. İçerisi çok gürültülü bir yerdi. İnsanlar bira kadehlerini tokuşturuyor, bazıları masaların üstünde dans ediyordu. Eteklerini tutmuş hoplayıp zıplayan kadınlar ve onlara eşlik eden erkekler.

Ama biz içeri girdiğimizde birden bu eğlenceli ortam bozuldu. Onun yerini derin bir sessizlik almıştı.

Yerinde sadece fısıltılar vardı "Bu Kol."

"Kol Mikaelson." Neden Kol'dan bu kadar korkuyorlardı. Korkulacak biri değildi ki o. Belki de öyleydi artık. Emin değildim.

Biz bir masaya geçtiğimizde Kol "Ne bakıyorsunuz!" Diye bağırdı. Bunun üstüne herkes önüne döndü ve müzik yeniden başladı.

GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin