-80-

599 39 8
                                    

Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar...

"Bakın aklıma ne geldi?" Dedim yanlarında yürüyor olduğum Elena ve Bonnie'nin önüne gecip yollarını keserek. "Malum, Bonnie bu aralar Stefan'dan pek hoşlanmıyor..."

Bonnie "Hiç de değil. Ben sadece-" diye sözümü kesmye çalıştığında sesimi yükselterek konuşmaya devam ettim "Belkide bu akşam Elena'nın evinde yemek yersek her şey düzelir. Onunla ilgili görüşün bile değişebilir..."

"Aslında bence bu pek iyi bir fikir değil." Dedi Bonnie kaşlarını çatarak.

"Bence harika fikir." Dedi Elena onun aksine "Stefan, siz ikiniz hatta Stefan'ın ağabeyi Damon."

"Bir ağabeyi olduğunu bilmiyordum." Dedi Bonnie tamamen konudan saparak.

"Araları pek iyi değil sanırım. Eskilerden bir kız mevzusu. Bende geçen gün Stefan'ın evine gittiğimde tesadüfen tanıştım." Diye açıkladı Elena.

İkisinin bakışlarını da üstüme çekmek pahasına da olsa kıkırdamadan duramdaım.

Bu onun elinde değildi. Ama Elena dört ay önce Damon'la çok romantik bir tanışma yaşamıştı ve bunu unutması ironikti.

"Ne var Car?" Dedi ikisi aynı anda. Kafamda hızlıca kahkahama bir bahane aradım. "Ağabeyesi yakışıklı mı bari?" Diye sordum sonunda.

Bonnie gözlerini devirdi ve kahkaha attı "Fena degil." Dedi Elena ise "Ama pisliğin teki ve fazla kendini beğenmiş."

Üçümüz birden kahkha attık. Damon Salvatore aslında fena değilin yakınından bile geçmezdi. Adam yakışıklılık tanrısı falandı. Ama bir pislik olduğunu inkar etmek mümkün değil.

*

"Bayan Mikaelson?" Dedi yeni tarih öğretmeni bay Saltzman. Ona doğru döndüm "Bir sonraki dersten sonra yanıma gelin lütfen."

"Tabi efendim." Dedim ve sınıftan çıktım. Bir sonraki ders bittiğinde Bonnie'ye döneceğimi söyleyip Bay Saltzman'ın odasına gittim.

Kapıyı tıklattım "Girin." sesiyle beraber kapıyı arladım.

"Bayan Mikaelson oturun lütfen." Dedi sevecen bir tavırla.

Oturdum. "Çay ister misin?" Diye sordu. "Çok teşekkürler." Dedim kibarca "Ama gerek yok."

"Bence içmelisin." Dedi ve bir fincan kapıp çay doldurdu. Neden bu kadat sevecen davranıyordu ki?

Gerçekten çay istemiyordum. Ama önüme koyduğunda nezaket gereği bir yudum aldım. Ve birden ağzım yandı. Cılız bir çığlık koyverdim ve bunun eşliğinde mırıldandım "Mine."

"Çok akıllıca Caroline." Dedi Bay Saltzman. Az önceki sevecenliğinden eser yoktu. Dolabının kapağını açtı ve içinden bir kazık çıkardı. "Bir vampir olduğunuzu tahmin etmek güç olmadı." Diye devam etti lafına "O gece Damon'la konuştuğunu gördüğümde anlamıştım. Aslında uzun zamandır onu gözluyordum. Neden biliyor musun? Çünkü o karımı öldürdü!"

Normal şartlarda bunun bende bir şk etkisi falan yaratması gerkirdi. Ama ben bir Mikaelson'dum. Ben Mikaelsonlarla yaşamıştım. Tabi ki böyle şeylere alışıktım.

Bitmek bilmeyen öksürüklerimin arasında kıkırdadım "Damon'dan beklemezdim diyemem."

Yapay bir kahkha attı. "Çok küstahsın Caroline."

"Genelde öyle derler." Dedim tatlı görünmeye çalışarak.

O an kalbimin hemen altına giren kazıkla nefesim kesildi "Damon Salvatore'la yüzleşmemi sağlayacksın ve ben onu öldürücem." Kazığı bir az daha derine soktu "Ya onu öldürmemde bana yardımeder ve işimi kolaylaştırırsın. Ya da bunu zor yoldan yapar ama yanında seni de öldürürüm."

Kazığı ani bir şekilde çekmesiyle derin bir nefes aldım.

Kazığın açtığı yara yavaşça kapansa da beyaz bulüzümde büyük kırmızı bir leke kaldı. "Bu en sevdiğim bulüzlerdendi." Diye mırıldandığım sırada üstüme gri bir t-shirt fırlattı. "Bunu giy."

Hemen gri t-shirtü üstümdekiyle değiştirdim. "Çıkabilirsiniz Bayan Mikaelson."

*

O olayla ilgili kimseye bir şey anlatmadım. Damon'la ise konuşma şansım olmadı. Tabi ki ona anlatacaktım. Alaric'in bana savurduğu tehditler umrumda bile değildi. Ne kadar pisliğin teki olsa da yardım edeceğime söz verdiğim birini sırtından vuramazdım.

Bir azdan ona anlatacaktım. Elena'nın evine geldiği anda.

Ki zaten bir kaç saniye içinde kapı çaldı. "Ben bakarım!" Dedi Elena gülümseyerek ve oturma odasından çıkıp kapıya doğru yol aldı.

"Başka birini bekliyor muyduk?" Doye sordu Setfan.

"Elena sana söylemedi mi?" Dedim şaşkın bir şekilde "Damon'da davetli."

"Damon mı davetli." Dedi Stefan sinirle ve yerinden sıçradı. "Elena aramız düzelsin diye yapmış olmalı."

"Aslında..." Dedim. "Bu benim fikrimdi."

Stefan kaşlarını çattı. Bu sırada Bonnie şaşkın bir edayla bizi izliyordu.

Stefan eğildi ve kulağıma fısıldadı "Damon daver edilmemli."

"Ben Elena'ya bir zararı olacağına inanmıyorum." Dedim samimi bir şekilde.

"Farkında mısın bilmiyorum Caroline ama ben ve Elena birlikteyiz. Ve bu Elena'yı Damon'ın hedefi..."

"Selam arkadaşlar." Dedi 32 diş sırıtan Damon'ın sesi. Ve Stefan'ın konuşmasının hiç bir anlamı kalmadı. Damon davet edilmişti.

*

"Viki nasıl oldu?" Diye sordu Damon. Meraklı gözler ona yöneldi. Şüpesiz herkes nereden haberi olduğunu düşünüyordu. Tabi ki Stefaan hariç hiç biri onun yapmış olabileceğini düşünmemişti.

"Stefan anlattı." Diye yanıt verdi Damon meraklı gözlere.

"Gayet iyi." Dedi Elena gülümseyerek.

"İki güne kadar hastaneden çıkacak." Diye ekledim.


"Hey Bonnie..." Dedi Elena yemeğinden bir çatal alırken "Bize bir az şu cadılık hikayesini anlatsana."

Bonnie tedirginleşti. "Bence bunu burda konuşmamak daha iyi." Dedi Bonnie dişlerinin arasından.

"Hadi ama Bonnie." Dedi Elena. Bonnie yalvarırcasına Elena'ya bakınca Bonnie'nin anlatmayacağını anladı ve kendisi konuşmaya başladı. "Bonnie'nin ataları Salem'den geliyor." Demek ki Bonnie cepesinde işler ciddiye binmişti. Artık bir medyumluk zırvalığından daha fazlası olduğunu biliyordu.

"Salem cadılarını duymuştum." Dedi Stefan. Bonnie ona içten bir gülümsemeyle karşılık verdi. Stefan'a karşı düşünceleri değişmeye başlamış gibiydi.

"Ben de duymuştum." Dedi Damon. Sesi duyulir duyulmaz Stefan gerildi. "Böyle şeylere ilgim vardır." Diye devam etti Damon "Araştırmıştım ve bir efsane bulmuştum. Salem cadılarına ait çok güçlü bir taşla ilgili efsane. Eski bir cadının koyduğu mühürü kırabilecek bir taş."

GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin