Bir az kısa bir bölüm oldu biliyorum. Hafta içi kısa bir bölüm daha gelebilir belki. Yorumlarınızı bekliyorum. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar.
NOT:Multimedia'da Hanrik var...
--------------------------------------------Saat 3 civarlarında "Artık gitmemiz gerek. Bizi fark edecekler." Dedi Klaus. Ve biz de çadırlarımıza döndük. Kampa girişimiz de çıkışımız gibi oldukça sessiz olmuştu. Klaus ve Hanrik'le vedalaşıp çadırıma gittikten sonra üstümdeki elbiseden kurtuldum ve geceliğimi giyip yatağıma kıvrıldım. O muhteşem yaratıkların sesi hayla kulağımda yankılanırken uykuya daldım.
Sabah her zamanki gibi annemden geç uyandım. Ve bir az rahatlamak için şelaleye gidip yıkanmaya karar verdim. Üstüme sade bir elbise geçirdikten sonra elime havlumu alıp şelalenin yolunu tuttum. Şelaleye vardığımda üstümdeki elbiseyi çıkartıp şelaleye girdim. Tüm bedenim suya girdikten sonra kafamı da bir kez suya sokup çıkarttım. Kendimi ılık suyun keyfine bıraktım.
Suyun içinde Klaus ve benim hayatım ile ilgili hayallere dalmıştım ki "Lütfen yeter!" Diye bağıran bir ses duydum. Bu Klaus'un sesiydi. Hızlıca yerimde sıçrayıp şelaleden çıktım ve hiç kurulanmadan üstüme elbisemi geçirip koşmaya başladım. Kulaklarım Klaus'un sesini bulduğunda gördüğüm manzara beni dehşete düşürdü. Mikael, Klaus'u bir kazığa bağlamış kırbaçlıyordu. Tatia ve Elijah'da oradaydı. Tatia'da aynı benim gibi dehşete düşmüş gözüküyordu. Elijah bir engelleme girişiminde bulununca Mikael onu ittirdi ve Elijah kendini yerde buldu.
Beni farkettiğinde Klaus'u kırbaçlamayı bırakıp bana döndü ve "Küçük hanım da buradaymış. Bu güzel sahneyi senin de izlemen çok güzel olucak." Dedi ve kırbaçı yeniden sıkıca kavrayıp Klaus'un çıplak göğsüne darbeler indirdi. Klaus'un bedeninde açılan her kesik benim canımı acıtıyordu. Sanki bana da vuruyordu her seferinde. Bu acı çok gerçekti. Acıyı kalbimde hissettiğimde kalbimi tutup "Yapma." Diye bağırdım ve ağlamaya başladım.
O beni umursamadan Klaus'a bir kaç kez daha vurarak "Bir de evleneceğim diyorsun! Evlenmeyeceksin duydun mu beni? Sen buna layık değilsin. Mutlu olmak senin hakkın değil!" Dedi. Canım o kadar yanıyordu ki Mikael'in önünde diz çöküp ayağına sarıldım ve "Lütfen yapma!" Dedim "Yapma!" Beni ayağıyla savurduğunda sırtım sertçe zemine vurdu ve ayağa kalkamadım.
Hiç bir şey yapamayınca kafamı çime gömdüm ve ellerinle kulaklarımı kapayıp bağırarak ağladım. Kulaklarımı kapamam bir şey ifade etmemişti. Her kırbaçı Klaus'un bedenine vuruşu benim kulaklarımda yankılanıyordu. Ormanın ortasında olduğumuz için kimse bizi bulup yardıma gelemiyordu.
Bir süre sonra kırbaç sesleri durduğunda başımı yerden kaldırdım ve onlara baktım. "Sana bu kadar ceza yeter." Dedi. Sonra ona bir tane tokat atıp "Şimdilik!" Dedi ve arkasını dönüp gitti. Hızlıca yerden kalkıp Klaus'u bağlı olduğu kazıktan çıkarttım. Bunu yaparken Elijah'da bana yardım etti. Klaus kazıktan benim kucağıma düştüğünde onu kollarının altından yakaladım ve ağırlığını taşımaya çalıştım. Taşıyamayacağımı anlayınca onu nazikçe yere koyup karşısına oturdum.
Bu sırada Tatia, Elijah'a sarılmış korkudan ağlıyordu. Ben Klaus'un yüzünü ellerimin içine alıp "İyimisin?" Diye sorduğumda onaylar bir mırıltı duydum. Ellerimi bedeninde kaydırıp göğsüne geldiğimde yaralarına narince dokundum. Göz yaşlarımın arasında "Benim yüzümden. Özür dilerim." Dedim bi süre düşündükten sonra "Bunların hepsi bu yüzden oluyorsa belki de biz evlenmesek daha iyi olur." Dedim.
Bitmiş gücüne rağmen başını kaldırıp bana baktı. Sonra eliyle çenemi tuttuktan sonra "Öyle bir şey olmıycak. Duydun mu beni? Biz evlenicez. Üç ay sonra evlenicez ve çok mutlu olucaz. Duydun mu?" Dediğinde başımı evet anlamında salladım. Sonra da başımı barince göğsüne yaslayıp ağlamaya devam ettim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
FanfictionAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE