Ve işte beklenen bölüm. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar...
Klaus Mikaelson;
Mystic Falls'a gitmemiz fazla uzun sürmedi. Gittiğimde ilk yapmak istediğim şey Caroline'ı görmekti. Gözlerinin içine bakacak ve 'Ben geldim.' diyecektim 'Seni buldum.'Ormanın yakınlarında büyük bir köşke yerleştikten hemen sonra Elijah'ın takım elbiselerinden birisini aldım. 2000 li yıllarda ilk defa bir takım elbise giyiyordum.
Bir az uzamış sakkalarımı tıraş etmeyi düşündüm ama sonra vazgeçtim.
Bende hiç beklenmeyecek bir şey yaparak bir çiçek aldım ve Caroline'ın o sırada şu Salvatore'un evinde olduğunu öğrenmem beni şaşırttı. Dünya bu kadar da küçük olamazdı.
Bahçe kapısından içeri girmek üzereydim ki durdum. Caroline ordaydı. Yanında ise sarışın bir adam duruyordu. Ve birden onu öptü.
Buna karşı Caroline elini onun saçlarında dolaştırdı. Ne hissettiğimi hiç anlayamadım. Sadece içimde bir boşlük hissettim.
Ormana doğru yürüeken aslında arkadaşlarını öldürmek istediğim insanların evinin kapısını çalmanın ne kadar saçma olduğunu anladım.
Ayrıca elimde çiçek ve üstümde takım elbiseyle Caroline'ın karşısına çıkmak mı? Hayır. Çok daha iyisini yapabilirdim.
Caroline Mikaelson;
"Klaus?" Nerdeydi? Yoks bunları kafamın içinde mi kuruyordum? Matt'i öptüğüm için suçlu hissetmiştim. Belkide sadece bu yüzden sesini duymuştum.Burada olmasını o kadar isterdim ki. Sesini unuttum sanıyordum. Ama duyduğum an tanımak hiç zor olmamıştı.
Gözümden ani bir şekilde yaşlar akmaya başladı. Öylesine umutlanmıştım ki. Burada sanmıştım. Onu görebileceğimi sanmıştım.
Şimdi gelseydi eğer. Aynı eskiden olduğu gibi gelseydi. Bu kasabayı ve içindeki herkesi arkamda bırakıp gitmeye hazırdım.
Onları ne kadar sevsem de Klaus başkaydı.
Umutlanmıştım. Gerçekten de umutlanmıştım. Ve tüm umutlarım yıkılmıştı şimdi.
Yokluğuna alışmıştım oysa. Şimdi neden böyle olmuştu? Neden kalbim paramparçaydı.
Kendimi yere bıraktım. Kafamı kollarımın arasına alıp ağladım. Burada olmasını ummuştum.
Telefonumun çalması tüm anı mafetti. Yalnız kalmak istiyordum bir az. Beni rahat bırakmalarını. Telefonu açmadım.
Ama ısrarla çalmaya devam ediyordu. Sonunda çıkarıp isme bakmadan açtım.
"Ne var?" Diye bağırdım bir anlık sinirle.
"Caroline?" Dedi Stefan'ın telaşlı sesi.
Bu ses sinirimi götürmüştü. Bir şey olmuş olmalıydı. Yoksa Stefan'ın sesi böyle çıkmazdı.
"Sorun ne?" Diye sordum.
"Elena yanında mı?" Dedi "Seninle konuşmak istediğini söyleyip çıktı. Geri gelmedi. Telefonuna da ulaşamıyorum."
Etrafıma bakındım. Elena yoktu. "Hemen geliyorum." Dedim telaşla ve vampir hızımla köşke döndüm.
Kapıyı hızlıca açıp içeri girdim.
Herkes telaşlı gözüküyordu. "Kaçırıldığından korkuyorlar." Dedi Matt. Stefan konuşamayacak haldeydi.
"Katherine yapmış olabilir mi?" Dedi Damon. Onun sesindeki telaş beni şaşırttı. Damon'ı böyle görmek kolay raslanacak bir şey değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
FanfictionAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE