İşte yeni bölüm geldi arkadaşlar. Neyse ki sınav haftam sonunda bitti ve size bölüm yazabildim. Umarım beğenirsiniz. Ayrıca belirtmek isterim ki bu bölüm 1400'lü yılların son bölümüydü. Bir dahaki bölüme yeni bir döneme geçicez. Ve son bir konuya daha değinmek istiyorum; lütfen yorum yapın. Gerçekten yorumlarınıza ihtiyacım var. Sizleri çok seviyorum.
NOT: Multimedia'da Caroline'ın elbisesi.
-------------------------------------------Sabahtan beri taramadığım dağınık saçlarımı taradım. Yüzüm iyice çökmüştü. Göz altlarım uykusuzluktan mosmor olurken içi ise kan toplamıştı. Tenim ise her zamankinden de daha soluktu.
Yine de Kol'la o baloya gidecektim. Çünkü ona söz vermiştim. Tabi onunla gitmemin en büyük nedeni de beni buradan götüreceğine söz vermiş olmasıydı.
Tarağı bırakıp saçımdaki dalgaları ellerimle güçlendirdim. Sonra üstümdeki kirlenmiş ve yıpranmış elbiseyi çıkarıp onun yerine; kabarık, kuş tüyü, kırmızı bir elbise giydim. Sonra, maskeli baloda tanınmamam gerektiği için saçıma kırmızı, kıvırcık bir peruk taktım. Maske olarak ta kırmızı taşlı bir tane seçtim.
Yüzümün açtıkta kalan yerlerini pudraladıktan sonra kendimi inceledim. Bir anka kuşuna benzemiştim. Ve kim olduğumu ele verecek hiç bir şey yoktu.
Bu gün Klaus'u belki de son kez görecektim. Tamam, belki son kez değil. Sonuçta ben ölümsüzdüm. Bu kadar uzun bir hayatta onunla mutlaka karşılaşırdım.
Ama yine de en azından bir kez daha değişinceye kadar görmeyecektim onu. Doya doya izlemeliydim bu gün onu. Onunla dans etmeliydim. O benim kim olduğumu bilmeden...
Odamın kapısı tıklatıldığında Kol'un geldiğini anladım. Son bir kez gündüzden hazırladığım eşyalarıma bakıp odadan çıktım.
Balo biter bitmez o eşyaları alacak ve Kol'un da yardımıyla buradan gidecektim.
Kapıdan çıktığımda Kol ile burun buruna gelmiştik. "Caroline?" Dedi sorar gibi "Bu sen misin?"
"Nasıl olmuşum?"Dedim dudaklarımdaki küçük tebessümle. Kol hala şaşkın şaşkın bana bakıyordu. "Söylesene!" Dedim yüzümdeki tebessüm gülümsemeye dönüşürken.
"Harikasın!" Dedi. Bir an için gülümsedi ama sonra yüzü düştü. Kafasını aşağı doğru eğerek "Klaus bayılacak." Dedi. Tanrım! Neden her konuyu buna bağlamak zorundaydı ki?
Tekrar yüzüme bakmadı. Konuyu değiştirmek istiyordum ama maalesef konu bulamıyordum. Bu yüzden bir süre sadece onu izledim. Tek tek her yüz hattını inceledim. Mavi bir takım giymişti. Aynı prenslerinki gibi. Gözünde ise mavi bir maske vardı. Sade bir taneydi. Benimki kadar olmasa da kimliğini saklamaya yetmişti.
"Gidelim mi?" Dedim sanki az önce neşem kaçmamış gibi. Yüzüme sahte ama büyük bir gülümseme yerleştirdim ve koluna girdim. O ise ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu "Beni balo salonuna götürmeyecek misiniz Bay Mikaelson?"
Yüzüne küçük bir tebessüm yerleştirdi. Aynı benimki gibi sahte bir tebessüm. Yine de bozuntuya vermedim.
Kolunu iyice benimkine kenetleyip "Gidelim Bayan Forbes." Dedi.
***
Büyük balo salonun önünde durduğumuzda derin bir nefes aladım. Bu sırada iki vampir bize büyük kapıları açmıştı.İçeri bir kaç adım attıktan sonra etrafıma bakındım. Büyük salon mumlarla ışıklandırılmıştı. Ama içerisi istekli bir şekilde karanlık bırakılmıştı. Sadece loş bir ışık vardı. Bu insanları tanımayı daha da zorlaştırıyordu.
İçeridekilere gelince. Sanki hiç birini tanımıyor gibiydim. Hepsi maskelerinin arkasına gizlenmişti. Ama gözlerimin Klaus'u bulması çok kolay olmuştu. Çünkü yüzünde sadece gözlerinin çevresini kapatan küçük bir maske vardı. Onun yüzü bana doğru döndüğünde kafamı çevirdim. Ve bir masaya doğru yöneldim. Kol'u da doğal olarak peşimden çekmiştim. Ama o beni durdurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
FanfictionAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE