-34-

1.2K 78 8
                                    

Merhaba arkadaşlar. Sanırım yine bölüm kısa oldu. Ama ancak bu kadar yazabildim. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum.
İyi okumalar...
-------------------------------------------
"Merhaba Caroline." Dedi Kol gözlerini yerden kaldırıp çapkın bakışlarla bana bakarken. Bu çocuk benim için şu sıralar biçilmiş kaftandı.

Beni eğlendireceğini biliyordum. İstediğim her şekilde. Bu halimi bir kez bile sorgulamadan. Sırf benim istediğim için istediklerimi yapacaktı.

Çünkü o beni bir kere sevmiş, sonra vazgeçebilmişti. Bana hala değer verdiği için istediklerimi yapacaktı. Benden vazgeçtiği içinse Klaus gibi ama sen beni sevmiyorsun saçmalıklarına başlamayacaktı.

Belki benimle yatardı. Klaus'un umrunda olacağını da zannetmiyordum. Sonuçta o da Katherina'yla yatıyordu. Zaten onun umrunda olması, umrumda olmazdı.

"Sen mi çağırdın?" Dedi Klaus bana dikkat kesilerek. Bana gözlerini kısarak bakıyordu. "Onu neden çağırmak isteyesin ki? Hiç bir şeyi umursamıyorsun ki sen. Buna Kol'da dahil."

Bu bir kinaye değildi. Gerçekten merak ediyordu. Bu aralar yapmayı çok sevdiğim bir şekilde sallanarak Klaus'un üstüne doğru yürürken "Neden biliyor musun? Çünkü siz salaklar çok sıkıcısınız." Dedim.

Klaus bana kısık gözlerle bakmaya devam ederken "Kırılmış gibi davranma şimdi! Klaus sen böyle değilsin! Bu kadar aciz gözükme!" Dedim acıyan, yapmacık bakışlarla ona bakarken.

Arkamı dönüp avludan çıkarken "Gelmek isteme misin Kol?" Dedim. Ben yoluma devam ederken onun arkamdan gelen ayak seslerini duyabiliyordum.
***
Kol'a odası gösterildikten sonra eşyalarını yerleştirip benim yanıma gelmişti.

Kapım çalındığında o olduğunu biliyordum. Ben "Gir." Dediğimde kapı açıldı. Ben bu sırada ayağa kalkıp kapıya ilerlemiştim bile.

Kol içeri girdiğinde yüz yüze geldik. Aramızda bir kaç santim vardı. İlk önce gözlerime sonra dudaklarıma baktı.

Şu an onunla birlikte olucaktım. Klaus yüzünden değil. Katherina'yla olduğu için onu kıskandığım için değil. Kıskanmıyorum. Çünkü hissetmiyorum. Şu an bunu yapacak olmamın nedeni bunu yapmayı istemem. Çünkü ben artık ne istersem onu yaparım. Hiç kimsenin ne hissedeceği umrumda bile değil.

Kendimi ona doğru iterek dudaklarını öpmeye başladığımda kendini geri çekti. Bana kaşlarını çatarak bakarken "Ne yapıyorsun Caroline?" Dedi.

"Yapmak istediğim şeyi." Deyip yeniden onu öptüğünde bir kez daha geri çekildi.

"Abim sana aşık." Dedi. "Sen de bir zamanalar bana aşıktın." Dedim gülümseyerek.

Başını yere eğdiğinde "Kol her gün içinden 'Keşke bunu bir kere yapsaydım' dediğini biliyorum. Ve bunu yaptığında ben kalbinden tamamen yok olacağım." Dedim.

Bana inanmıştı. Bu sefer dudaklarımızı birleştiren o oldu. Bu sadece öylesine bir şeydi. Sadece bu köşk beni gerçekten sıkıyordu.

Ellerimi boynuna doladığımda beni kaldırdı. Ben de bacaklarımı da ona doladım.

Dudakları benim boynumda gezinirken ben de onun gömleğini çıkarttım.

Bu sırada beni yatağın üstüne oturtmuştu. Elbisemi üstümden sıyırdıktan sonra yeniden onun dudaklarına döndüm.

Bir süre sonra dudaklarımı onun vücudumda gezdiriyordum.

Kendini benden çekip pantolonunu çıkardıktan sonra benim yatakta uzanmamı sağladı ve üstüme çıktı.

Kol çıplak bedenini benim üstüme bastırdığında bir kahkahayla inledim.

Nefes nefese kalmış Kol kendini yanıma atarken ben üstüme bir örtü çektim.

Kol yerine tavanı seyrederken aklımda nedensizce bir isim belirdi. Öyle hiç bir şey yokken. Zihnimin en derin yerlerinden öylece çıkıp gelmişti o isim. Ve nereden geldiğini hiç bilmiyordum. Neden onu düşündüğümü.

İsim fısıltı halinde, istemsizce dudaklarımdan döküldü.

"Klaus!"
***
Neyse ki Kol sesimi duymamıştı. Yoksa nedenini sorardı. Gerçi ben de sormuştum nedenini. Neden? Neden aklımdaydı? Umrumda bile değildi ki.

Ani bir kararla düşünceleri aklımdan atıp yataktan kalktım. Üstüme yerdeki elbisemi giyerken Kol beni izliyordu "Nereye gidiyorsun?" Diye sordu. "Bize bir arkadaş daha bulmaya." Derken odadan çıktım.
***
Onun nerede olduğunu öğrenmek çok uzun sürmemişti. Sadece Gitmiş ve Elijah'a sormuştum. O da zaten hiç dert etmeyeceğimi bildiğinden bana söylemişti.

Şimdi ise Klaus'un yanına gidiyordum...

Klaus'un odası olduğunu öğrendiğim yere vardığımda bir süre kapının önünde bekledim. Yüzüme olabildiğince duygusal bir ifade takındıktan sonra kapıyı çaldım.

Kapı açıldığı anda Klaus olduğunu bildiğim kişinin boynuna sarıldım ve kafamı uzun sayılan saçlarının arasına gömdüm.

Kokusunu içime çektim çünkü bunu yaptığımı anlayacağını biliyordum. Hep anlardı.

"Klaus." Diye fısıldadım omzuna doğru. "Seni seviyorum." Diye ekledim sonra.

Klaus ne olduğunu bile anlayamamıştı ve aslında bana dolaması gereken elleri havada asılı kalmıştı.

"Kim başardı duygularını açmayı?" Diye sordu şaşkınlıkla. Yüzündeki gülümsemeyi hissedebiliyordum.

Bir şey demeden boynundaki elimi sırtını okşar gibi kaydırdım. Bir yerlerde bir cep filan olmalıydı!

Bir az daha aşağı indiğimde bir cep buldum ve o fark etmeden elimi cebe soktum.

Elim soğuk metale deyince anahtar olduğunu anlayıp çıkardım.

Farkında bile değildi çünkü şok olmuştu. Aylardır başaramadığı şeyi kardeşinin gelip bir anda başarmasından korkuyordu.

O hala şaşkınlıkla durarken onu ellerimle ittirip geri çekildim ve anahtarları arkama saklarken küçük bir kahkaha attım.

"Gerçekten inandın mı? Sadece seninle bir az eğlenmiştim!" Dedim ve bir şey demesine izin vermeden kendimi dışarı attım.

Hızlı bir şekilde mahzenlere inerken anahtarların yokluğunu fark etmemesini umuyordum.

Hızla mahzenin kapısını açtım ve içeri girip arkamdan kilitledim.

Burası fazlasıyla karanlıktı. Daire odanın ortasında iki tabut duruyordu. Etrafında ise... Tanrım bunlar da neydi?

Demir parmaklıkların arasında üç kişi. Tabutlarda kimlerin olduğunu Elijah'ın boşboğazlığı sayesinde öğrenmiştim. Ama bu kafeslerden kimse bahsetmemişti!

Her neyse! Kim oldukları umrumda bile değildi. İlk önce tam önümde duran tabutu açtım. Bu tabutun içinde Finn yatıyordu.

Kalbinin ortasına bir hançer saplanmıştı. Zavallıcık! Bana yardım ettiği için bu haldeydi! Salak!

Ona yardım etmeyecektim. Umrumda bile değildi. Finn kıskanç biriydi ve şu an beni eğlendirecek kişi o değildi. Onun tabutunu kapattıktan sonra diğer tabuta doğru yürüdüm ve açtım.

İşte Rebekah oradaydı. Annemi öldüren kız. Ama annem de umrumda değildi!

Hiç düşünmeden o eğlenceli kızı bu solgun bedenden kurtarmak için hançeri kalbinden çekip çıkardım.

Fazla derin bir nefesle gözlerini sonuna kadar açtı. Tenine renk gelirken "Caroline?" Dedi sorar gibi.

O hala tabutta yatarken gülümsedim ve "Günaydın." Dedim.

GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin