Yine kısa bir bölüm oldu. Ama umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar...
-------------------------------------------Beni kolumdan tutup sertçe kaldırdı ve "Yürü!" Diye bağırdı. Beni kolumdan çekiştiriyordu ve ben ona engel olacak kadar güçlü değildim.
Beni bir ata bindirip arkama da kendisi bindi. Rebekah, Elijah ve Kol etrafta yoktu. Acaba kaçabilmişler miydi? Yoksa benden önce yakalanıp köşke mi götürülmüşlerdi?
Klaus ellerini arkamdan kilitleyip atın eğerlerini tuttu. Bu şekilde hareket etmemi de engellemişti.
Atı dört nala köşke sürdü. Tüm adamları da arkamızdan geliyordu. Ayrıca deli gibi yağmur yağıyordu.
Tüm vücudumu sırılsıklam ediyordu yağmur. Sonunda köşke vardık.
Klaus yine beni kolumdan çekiştirerek köşkün içine sürükledi. Köşkün büyük avlusuna geldiğimizde beni yeniden yere attı.
Ben soğuk mermere temas ederken "Tüm hayatımı mahvettin! Beni gözden çıkarabilecek kadar körsün artık!" Diye bağırdı.
Kafamı yerden kaldırıp etrafıma bakındım. Artık sadece ikimizdik. Kimse gelmemişti peşimizden. Belki de Klaus engellemişti onları.
"Ben seni gözden çıkarmadım!" Diye bağırdım kafamı ona doğru çevirirken "Senin gücünü gözden çıkardım."
Ellerimden destek alarak ayağa kalktım ve devam ettim "Gözü kör olan ben değilim. SENSİN! Güç senin gözünü kör etmiş. Seni değiştirmiş. Tamamen. Bem buna engel oldum sadece."
Klaus'un gözünden çıkan alevler git gide artıyordu. "Sen de değişmişsin!" Diye bağırdı. "Yıllar geçti. Birbirimiz aynı bulamayacağımızı zaten bilmiyor muyduk?"
"Biliyordum." Dedim. Sesim çok daha sakin çıkmıştı bu sefer. Eski anılarım geliyordu aklıma. Nasıl korktuğumu hatırladım. Onunla karşılaşmaktan ve onun artık hatırladığım kişi olmadığını görmekten. Ve haklıydım. O hatırladığım adam değildi artık.
Şimdi o korkuyu yeniden yaşıyordum. Tüm gücüyle. Ona olan aşkımı hatırladım. Ne kadar sevdiğimi.
Şimdi biliyordum ki o gözlerimi bomboş görüyordu. Ama aslında değildi. Gözlerimin önünden tü anılar geçiyordu şimdi. Hem de hepsi. Tüm gerçekliğiyle. Tüm o duygularıyla.
Çocukluğumuzu hatırlıyordum. Rebekah'yla oynamak için hep onların çadırına giderdim. Nasıl da Klaus'u görmeye çalışırdım hep. Çadıra girdiğimde Rebekah'ya ilk söylediğim şey 'Klaus evde mi?' Olurdu.
Aslında hep onu sevmiştim. Nasıl da fark edememiştim? Çok salaktım gençken!
Sonra ilk defa onu koruduğum gün geldi aklıma. Mikael'in önüne kendimi nasıl da atmıştım. Önü de korkudan tir tir titremiştim. Ama çekilmemiştim.
Sonra o akşam yaralarını sararken ne anlamlıydı aslında konuştuklarımız. Ne kadar da güzel hissettirmişti ona yakın olmak.
Bana, beni sevdiğini söylediği gün vardı bir de. Nasıl da korkmuştum. Onu incitmekten kormuştum.
Onunla ilk öpüştüğümüz gün. İçimde ki o sıcacık his.
Sonra bana evlenme teklifi etmesi. Hamile kalmam. Ne kadar güzel anılardı.
'Keşke orada onunla evlenebilseydim' derken buldum birden kendimi.
Tüm duygular birden bedenimi istila etmişti.
Herkesin duygularını açmak için odaklanması gereken bir duygu gerekirdi. Benimki korku gibi gelmişti ilk başta ama aslında aşktı. Ona olan sevgim her şeyden üstün geliyordu.
Tüm duyguların geri vermesinin verdiği etkiyle küçük bir inleme çıkmıştı dudaklarımdan. Maalesef geri gelen tek duygu aşk değildi. Acı da geri gelmişti korku da...
Klaus'un gözlerini öyle bir hırs bürümüştü ki içimde olduğum hali görmedi bile.
"Acıyor." Diye fısıldadım titrek bir sesle. Acıyan kalbimdi. Bu tek kelime Klaus'un gözlerime bakmasına neden olmuştu. Ve gözüme baktığı anda anlayacağını biliyordum.
İlk önce dudakları yukarı kıvrılır gibi oldu. Ama hemen sonra yerini yeniden öfke kapladı. Biliyordum mutluydu. Ve beni hala seviyordu. Ama şu an kızgındı. Çok kızgındı.
"Sana çok acı çektirecektim Caroline. Sana işkence yapacaktım. Ama şimdi görüyorum ki kalbindeki bu acı ve duyguların kapalıyken yaptığın her şey için duyduğun vicdan azabı seni tüketmeye yeter." Dedi ve yanımdan geçip gitti.
Nefes alamadığımı hissediyordum. Uzun zamandır ilk defa. Bir çığlık çıktı dudaklarımdan. Ve hıçkıra hıçkıra ağladım. Taki göz yaşlarım tamamıyla kuruyana kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
أدب الهواةAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE