Merhaba arkadaşlar. Siz bölümler hakkında bir açıklama yapıcam. Şubat tatili boyunca her gün bölüm yazmaya çalışıcam. En fazla süreyle ise 2 günde bir yeni bölüm gelecek. Bölümleri de artık olabildiğince uzun yazmaya çalışıyorum.
Umarım bölümü beğenirsiniz.
İyi okumalar...
--------------------------------------------Yalpak adımlarımla yanına zar zor gelebildiğim minderin üstüne bıraktım kendimi. Yaşananlar çok bulanıktı. Annem öldükten sonra yaşananlar fazla bulanıktı. Ama yavaş yavaş olaylar oturmaya başlamıştı.
'Rebekah bir kez daha "Çok üzgünüm." Dedi. Ama umrumda değildi. Ondan nefret ediyordum. Benim annemi öldürmüştü o. "Defol! Git buradan!" Diye bağırdım.
Hala kimsenin duymamış olması şaşırtıcıydı. "Senden nefret ediyorum! Defol!" Diye bağırdım bir kez daha.
"Bana ne desen haklısın. Özür dilerim. Kontrol edemiyorum." Dedi. Nefret dolu bakışlarımı kısa bir süreliğine ona yönelttikten sonra yeniden bakışlarımı anneme çevirdim. Boynu kanamaya devam ediyordu. Ama o ölmüştü. Teninin rengi şimdiden solmaya başlamıştı.
Rebekah'nın bana doğru yaklaştığını görünce bir kez daha "Defol!" Diye bağırdım. Ama o yine de yanıma yaklaştı ve oturdu. Onu tek elimle ittirmeye çalışarak "Git!" Dedim. O ise santim bile kıpırdamamıştı.
Yeniden anneme döndükten sonra saçını okşayarak "Lütfen uyan annecim. Ben sensiz ne yapıcam bilmiyorum." Dedim. Boğazım tamamen tıkanmış sesler boğuk çıkıyordu. Nefesim daralıyordu. Ben daha önce hiç böyle ağlamamıştım.
Bir kaç kez bağırılan ismimi duyduktan sonra omzumda bir kol hissettim. Artık ağlamıyordum. Başımı yavaşça kaldırdım ve Klaus'u gördüm. Onun elini sakince tutup omzumdan ittim. Elijah karşımda duruyordu "Caroline, kendine gel." Diyen sesini duydum.
Ve sonrası yoktu. Onlar konuşuyordu ama ben sadece dudaklarının kıpırdadığını görüyordum. Sadece boş boş etrafıma bakıyordum.
Ağlamanın evrelerini tamamlıyordum ben aslında. İlk önce ilk an yaşadığım şokla ağlamıştım. Sonra annemin öldüğünü fark edip üzüntüden ağlamıştım. Daha sonra Rebekah'ya kızdığımı fark edip o yüzden ağlamıştım. Ve Rebekah yüzünden ağladığım için ağlamıştım.
Bu aslında başlı başına bir ilk evreydi. Delirmiş gibi davranmak ve rahatlayana kadar ağlamak. Şimdi ise ikinci evredeydim. Tüm bilincinin tok olduğu bölüm. Olan her şeyi inkar ettiğin ve komadaymış gibi davrandığın bölüm.
Onlar bir süre kendi aralarında konuştuktan sonra Klaus beni kollarımın altından tutup kaldırdı. Hiç engel olmuyordum. Bedenim uyuşmuştu. Sonrası hala bulanıktı. Sadece beni çadırıma getirdiklerini ve Rebekah'yı gönderdiklerini hayal meyal hatırlıyordum.'
Etrafıma bakındım. Yavaş yavaş uyuşukluk bedenimden kalkıyordu ve kendime geliyordum. Elijah çadırın içinde oradan oraya dolaşırken Klaus yanımda oturuyordu.
Ona baktığımı gördüğünde "Sonunda kendine geldin. İyi misin?" Dedi telaşlı bir sesle. Cevap vermeyip ona boş bakışlarla bakmaya devam ettiğimde beni kendine doğru çekip sıkıca sarıldı.
Onun bana sarılmasıyla benim geri çekilmem bir oldu. "Dokunma bana!" Diye bağırdım. "Onun kanındansın sen!" Diye devam ettim.
"Caroline, yapma." Deyip elini omzuma koymayı dendi. Ama ben "Dokunma!" Diye bağırıp elini ittirdim. Onları ne zaman ittirirsem betona çarpmış gibi hissediyordum ama yine de her seferinde inatla yapıyordum.
Klaus tam ağzını açacaktı ki Elijah durul bize döndü ve "Ceseti gömmeliyiz." Dedi. Hızla ayağa kalktım. Elijah'ın üstüne doğru yürüyüp "O ceset değil! Benim annem!" Diye bağırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
FanfictionAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE