İşte sonunda yeni bölümle karşınızdayım. Okul,sınavlar ve mezuniyet gibi yazmama engel olan her zırvalık bittiğine göre yeniden sık sık karşınızda olucam. Yaz tatili boyunca ik günde bir yeni bölüm gelecek. Yani bir sonraki bölüm pazartesi. Ama arada küçük süprizler yapıp iki gün üst üste de bölüm yazabilirim (belki). Her neyse; bölüm hakkında umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar...
----------------------------------------------------------------------------------------
Sonunda en yakın arkadaşıma yeniden kavuştum. Onunla ilgili her şeyi hatırlıyorum. Ve yaptığı tek kötü şey de hiç mi hiç umrumda değil. Her şeyiyle yanında olan bir dostunun olması harika.Yeniden eskisi gibiyiz.Yani demek istediğim en eskisi gibi. Beraber eğleniyor ve harika zaman geçiriyoruz.
Ama yine de her şey net değil. Bazı küçük sorunlar hala devam ediyor. Rebekah'yla aramızın iyi olması ne kadar beni mutlu etse de hala hatırlayamadığım şeyler var.
Bunlardan en önemlisi de Elijah. Klaus'la aramıza bir mesafe girmiş olması ise beni üzüyor. Bu mesafenin nedeni evlilik teklifine hala cevap vermemiş olmam. Açıkçası ne diyeceğimden hala emin değilim. Kafamı tam anlamıyla toparlamaya ihtiyacım var.
Sonra görüşürüz. Sevgili günlük veya her neyse işte."
Günlüğü baş ucumdaki çekmeceye kaldırıp odadan çıktım. Bu gün bir düello şenliği vardı.
'Kral' olarak Klaus düzenliyordu. Ayrıca o ve Elijah da düellolara katılacaklardı. Bana ve Rebekah'ya ise izlemek düşüyordu.
Rebekah'yla bir at arabasına binip şenliğin olacağı yere doğru ilerlemeye başladık. Klaus ve Elijah önden gitmişti.
Bu New Orleans'ta ilk saraydan çıkışım olduğu için oldukça heyecanlıydım. Burayı daha önce hiç görmemiştim. Bir tek sarayın balkonlarından göründüğü kadarını biliyordum.
Rebekah'yla düellolar konusunda bir az fikir alışverişi yaptıktan sonra gelmiştik.
Etki altına alınmış arabacı kapımızı açtı ve biz de indik. Kocaman bir yer tahtalarla çevrilmişti.
Düello orada yapılacağa benziyordu. Ben etrafı incelerken Elijah yanımıza geldi ve "Kardeşim, Caroline. Klaus ve ben sizin için en güzel yeri ayarladık." Dedi gülümseyerek.
Gerçekten de amaç düelloyu izlemekse harika bir yerde oturuyorduk.
Çok geçmeden düellolar başladı. Kılıçlarını ellerine almış şövalye görünümündeki adamlar tüm güçleriyle kılıç tokuşturuyordu.
Yaralananlar hemşireler tarafından hastaneye götürülüyordu.
Uzun bir süre olaylar bu şekilde devam etti. Tam sıkılmaya başlamıştım ki Klaus'un şimşek gibi tahtaların ortasında belirmesi dikkatimi yeniden oraya vermeme neden oldu.
Klaus dikkat çekici bir giriş yapmış ve tüm alkışları toplamıştı. Elijah ise her zamanki gibi asaletiyle girdi.
Etki altına alındığını tahmin ettiğim adamlar ikisine de kılıçlarını verince düello başladı.
Her şey fazlasıyla çekişmeli geçiyordu. Bu sırada fazlasıyla şaşırtıcı bir olay oldu.
Yapılı bir adam düelloyu böldü. Kimse ne olduğunu anlamamıştı. Herhangi bir düelloya dışarıdan müdehale olması yasaktı. Bu adam hangi cesaretle gelmişti buraya.
Klaus ve Elijah düelloyu bırakarak diğer herkes gibi adama odaklandılar. Bir nedenden dolayı içimde bir korku belirdi ve oturduğum yerden kalkıp daha dikkatli bakmaya başladım.
Adam düello alanının etrafında bir tur attıktan "Klaus Mikaelson?" Diye bağırdı sorar gibi. Klaus birkaç adım ön çıktı. "Ne istiyorsun?" Dedi ellerini iki yana açarak.
Adama Klaus'un her zamanki labali hareketlerine rağmen ciddiyetinden bir gram ödün vermedi "Size bir mesaj iletmem istendi. KRALIM." Kralım bölümüne alaycı bir vurgu eklemeyi unutmamıştı.
Ceketinin arkasıdan bir kazık çıkartarak Klaus'a doğru hızlıca koştu.
Sıradan bir kazık onu öldürmezdi. Bunu sadece ak meşe yapabilirdi. -Ve muhtemelen Klaus'taydı. Bir zamanlar bendeydi ama beni zindanda alıkoyduğu sıralarda onu almış olmalıydı.- Yani bu gerçekten de sadece br mesaj olmalıydı.
Ama yine de fazlasıyla korkuyordum. Ona bir şey olabilir miydi? Onu kaybetmeyi asla göze alamazdım.
Bize izlemek için ayarlanan yerden ayrılıp onlara doğru koştum. O kadar hızlıydım ki.
Ama bu sırada adamın kazığı Klaus'a doğru salladığını görmüştüm. Ama Elijah benden önce davrandı. Yerde haraketsiz yatan Klaus'a saplanmak üzre olan kazığı tuttu ve kazık hızla eline girdi.
Ben oraya vardığımda iki vampir adamı zar zor düello alanından götürüyorlardı.
Klaus yerden zorlukla kalkarken Rebekah hızla buraya gelip sıkıca sarıldı. Bir yandan da ağlıyordu. Titrek bir sesle "İyi misin?" Siye sordu. "İyiyim." Diye cevap verdi Klaus.
Ama gözleri sadece bana odaklanmıştı. Rebekah'nın onu bırakmayacağını anlayınca sadece "Nasılsın?" Diye sormakla yetindim.
Ama o daha "İyiyim." cevabını verirken ben Elijah'a dönmüştüm bile. Sonuçta onun daha kötü durumda olduğu kesindi.
Elijah'ın elini avuçlarımın içine alıp inceledim. Elinde bariz bir şekilde delk açılmıştı. "Çok kötü gözüküyor." Dedim üzgün bir şekilde.
"Merak etme bir zdan düzelir." Dedi. Böyle durularda asaletini hiç bozmamasına çok şaşırıyordum.
Ama onun bu soğuk kanlılığı beni sakinleştirmemişti. "Ya içinde bir kıymık falan kaldıya. Bununla ilgilenebilirim." Dedim
Tam elini incelemeye başlamıştım ki Klaus'un sesini duydum. Resmen bağırmıştı. "Rebekah ilgilenir."
Ben dahil tüm gözler ona çevrildi. Gözlerinden ateşler çıkıyordu. Uzun bir sessizlik oldu. Elijah'ın yarası kapanaya yüz tutmuştu ama etraftaki bu soğukluk yine de onunla ilgiliydi.
"Sorun yok ben ilgilenirim." Dedi Rebekah. Ortamı yatıştırmaya çalışıyordu.
Konuşmaya başladım. Klaus'un bu ani çıkışının altında kalamazdım. "Hayır. Ben hatırlıyorum. Eskiden şifacılık-" Ama o an beynimde bu aralar alışkanlık haline gelen kıvılcımlardan çaktı ve hatırladım.
-Elini sardığım geldi aklıma. O da bir düelloydu eğlenmek için. Sonra beraber Tatia ve Klaus'u uzaktan izleyişimiz. Tüm o üzüntüyü yeniden hissettim sanki. Ama... Tatia kimdi ki? Sonra bana abilik yapışları. Duygularım kapalıyken bile hep yardım etmeye çalışması.-
Aklıma gelen hatıralarla gözlerimi tekrar Elijah'a çevirdim. "Hatıralarımızı özlemişim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
FanfictionAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE