İşte yeni bir dönem başladı. Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar.
Multimedya'da Caroline var...
----------------------------------------------------------------------------------------1919;
99 yıl. Koskoca 99 yıl. Hayatımızın rekorunu kırmış ve 99 yıl mutlu yaşamıştık.Tabi ufak tefek sorunlar olmuştu. Mikaelsonlarda her zaman mutlaka sorun yaşanırdı.
Tabi ki 99 yılda hiç bir şey aynı kalmamıştı. Mesala artık kraliyet diye bir şey olmadığından ne Klaus kral, ne ben kraliçeydik. Ama şehirde bir üstünlüğümüz vardı.
Bizim sayemizde veya yüzümüzden New Orleans'ta vampir nüfusu insanınkinden daha çok olabilirdi.
Vampirler New Orleans'ın belediye meclisi tarafından bilinirdi ve Mikaelsonlar da vampir meclisinin başıydı.
Bu arada giyim tarzıda fazlasıyla değişmişti. Artık uzun elbiseler giymek zorunda değildik. Kısa fırfırlı elbiseler, inci küpe ve kolyeler, kısa kaküllü saçlar modaydı. Ben bile saçlarımı kestirmiş ve hafif bir kakül bırakmıştım.
Erkekler ise daha çok siyah takım elbise giyip saçlarını jöleyle tarıyorlardı.
Marcellus'u elimizden gelebilecek en güzel şekilde büyütmüştük ve onu vampire dönüştürmüştük. Ve o, Rebekah'ya aşık olmuştu. Rebekah'da ona. Ama Klaus tam anlamıyla gaddarlık yapıp onların görüşmelerine izin vermemişti.
Hatta bir süre için Rebekah'yı hançerleyip bir kutuya kaptmıştı. Ancak benim ısrarlarım sonucu onu çıkarmayı kabul etmişti.
Klaus ve benim keyfimiz ise gayet yerindeydi. Evliliğin ve uzun yıllarca beraber yaşamanın aşkı öldürdüğü söylenirdi. Ama bizim aşkımız hala ilk günki gibiydi.
Klaus bana verdiği sözü yine tutmamış ve Kol'u o tabuttan çıkarmamıştı. Bunun için başlarda onunla çok kavga etsek de sonralarda yatışmıştım.
Finn tabi ki her zamanki gibi tabuttaki yerindeydi ve benim bile onun çıkması için çok hevesli olduğum söylenemezdi.
Elijah hala yalnızdı. Hayatının iki büyük aşkını kaybetmiş ve bir daha aşık olmamaya yemin etmiş gibiydi. Tatia ve Katherina.
Belki bu yüzden belki de onu özlediğim için aklımda bir şeyler vardı. Katherina'yı bulmak ve güvende olduğunu bilmek istiyordum.
Belki de o gün kaçmış ve vampir olmuştu. Belki şimdilerde çok güzel bri hayat sürüyordu veya çok güzel bir insan hayatı yaşamış ve çoktan ölmüştü. Ama iki şekilde de bilmek istiyordum.
Ve bunu Klaus'a söylemeden yapmalıydım. Çünkü Klaus yıllardır Katherina'yı hiç aklından atamamıştı. Hala onu bulup ayini tamamalamak için bir şansının olduğunu bilse yapardı...
Her neyse. Bu kadar genelden bahsettiğimiz yeter. Gelelim şimdiye. Şimdi New Orleans'taki en güzel batlardan birine gitmek için hazırlanıyoruz.
Kısa saçlarımı kıvırtıp, elbisemi giydim. Bir sürü şıngırdayan inci küpe, kolye ve bilezikler taktım. Son olarak da eskilere göre fazlasıyla abartılı bir makyajla kombinimi tamamladım.
Artık çıkmaya hazırdım. Eskiden saray ama şimdi köşk olarak geçen evimizin kapısına gittim. Klaus beni orada bekliyordu.
Yanında Elijah ve Marcellus da vardı. Marcellus'a sıkıca sarılıp "Harika gözüküyorsun." Dedim gülümseyerek ve boynundan ayrılırken yanağına bir öpücük kondurdum.
Klaus'a doğru giderken dehşet verici bakışlarının üzerimde olduğunu biliyordum. Beni Marcellus'tan bile kıskanıyordu. Oysa Marcellus aynı benim oğlum gibiydi. Ne kadar insan yaşıyla aynı benim gibi 18 olsa da.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
Hayran KurguAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE