-53-

942 64 7
                                    

Arkadaşlar biliyorum yeni bölümün gelmesi çok uzun sürdü bu yüzden özür dilerim. Ama okul bitmek üzere. Yeniden bölümlerin hızlanmasına az kaldı. Neyse umarım bölümü beğenirsiniz.
İyi okumalar...
--------------------------------------------

Hızlı adımlarla bahçenin öbür ucuna yürüdüm. Ne yapmam gerektiğinden emin değildim.

Çok fazla güzel anı belirmişti hafızamda, bir tane ise kötü. Güzel olanlar o denli güzel kötü olan ise o denli katlanılmazdı ki ne yapacağımdan hiç mi hiç emin değildim.

İçimde sadece bir bilinmezlik vardı. Öfke değil. Nefret değil. Sadece bilinmezlik.

Ondan nefret etmek istiyor ama edemiyordum. Bunun iki nedeni vardı;

1-Annemi hatırlamıyordum.
2- O günlerde her anının arasına zaman girdiği için fark edememiş olsam da şimdi birden bire her şeyi hatırlayınca anlamıştım ki gerçekten harika bir arkadaştı o. Bir kardeş. Kendini kaybettiği o günü saymazsak.

Rebekah yanıma gelmedi bile. Cesaret edemiyordu belki de. Yaptığının kötü ve affedilmez olduğunu düşünüyordu. Ama benim yaşadıklarımı bilmiyordu. Neler hissettiğimi.

Affedebilirdim onu. Ama bunun nedenini asla tam olarak anlatamazdım. Bu yaşadıklarım, bu boşluk o kadar karışıktı ki.

Saraya yeniden girdim ve bir az zorlansam da yavaş yavaş yerini ezberlemeye başladığım, odamı buldum.

İçeri girdim ve kendimi yumuşak koltuğun üzerine attım. Ellerimi başımın üstünde birleştirip düşüncelere daldım.

Çok karışık bir hayatım vardı benim. Ve bu yüzden ne yapmam gerektiğine emin değildim.

Her düşüncemden ayrı Klaus'un yanına gitmek için bir arzu vardı içimde. Sanki o benim tüm dertlerimi çözebilirmiş, beni rahatlatabilirmiş gibi.

Bu düşünceyle koltuktan kalktım ve odadan çıktım. Keşke Rebekah konusunda da böyle ani bir karar alabilseydim.

Hızlı adımlarla odadan çıktım ve nereye gidiceğimi bilmesem de Klaus'u aramaya başladım.

Sesleri dinlemeye başladım. Belki Klaus'u duyardım.

Ve sonunda bir ses duydum. "Sence Rebekah başaracak mı?" Bir az daha dikkatli dinledim. Elijah'ın sesiydi bu.

"Başaracak. Başarmalı. Aklını toparlamadan bana kalbini açamaz." Bu ise Klaus'un sesiydi. Klaus'un.

Mükemmel vampir hızımı kullanarak yanlarına koştum. Saniyeler sonra seslerin geldiği kapının önündeydim.

Kapıyı itip açtım ve normal bir hızla Klaus'a koştum. Kollarımı sıkıca boynuna dolarken kulağına fısıldadım "Lütfen yardım et bana. Ne yapmam gerektiğini göster."

Elijah bize hissettirmemeye çalışarak odadan çıksa da ikimiz de dışarı çıktığını fark etmiştik.

Klaus bana kollarını sararken "Söyle aşkım. Ne oldu?" Diye sordu.

"Hatırlıyorum Klaus. Onu hatırlıyorum. İyi anılarımızı, kötü anılarımızı, hepsini hatırlıyorum ve ne yapmam gerektiğini bilmiyorum." Dedim. Çaresizdim. Çaresiz olmayı sevmiyordum ama bir kez daha karşısında çaresizdim.

Beni kollarının arasından çıkarıp elini belime yerleştirdi ve bir koltuğa oturttu. Yanıma otururken "Bana yaptığını yap." Dedi.

Anlamamıştım. Şu an her şeyi anlamam daha zordu. Daha açık olmalıydı.

"Nasıl yani?" Dedim merakla. "Beni her seferinde bağışladın. Ne yaparsam yapayım. Ben bunu farkındayım. Her şart altında beni yeniden hayatına kabul ettin ve şimdi istersen inkar et ama her seferinde kabul edeceğini biliyorum. Onu da et. Bu kadar küslük yeter."

"Seni gereğinden ve sağlıklı olanından daha fazla seviyorum ama." Dedim sesim iyice titremeye başlamıştı. Ağlıyordum yine.

"Onu da çok seviyorsun." Dedi beni yeniden kollarına alıp saçımı okşarken. "O senin çocukluğun. Ben o zamanları hatırlıyorum. Siz her şeyi birlikte yaşadınız. Beraber büyüdünüz. Onu hatırladığından daha çok seviyorsun."

Haklıydı. Çok seviyordum ben Rebekah'yı. Klaus gibi değildi belki ama seviyordum. Her yaptığı kötülüğü bağışlayacak gibi sevmiyordum ama bir hatasını bağışlayabilirdim.

Klaus'un kollarından çıkıp ayağa kalktım ve koşmaya başladım. Klaus bana engel olmak için herhangi bir girişimde bulunmamıştı. Çünkü nereye gitttiğimi biliyordu.

Koştum koştum ve sonunda Rebekah'yı bıraktığım çiçeklerle dolu bahçeye vardım. Hala orada beni bekliyordu. Ağlıyordu.

Vampir hızıyla ona doğru koştum ve birden ona sarıldım. O ne olduğunu anlamamıştı ve kolları havada kalmıştı. "Seni affediyorum." Diye fısıldadım "Kardeşim. Birtenecik kardeşim. Seni affediyorum."

GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin