Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar...
"Ona neyin saldırdığını söyledi mi?" Diye sordu Elena.
"Bir vampir olduğunu söyledi." Dedi Matt şüpeyle.
"Bir vampir mi?" Dedi Elena şaşkın şaşkın.
"Sanırım şoktaydı." Dedi Matt. Oysa tek istediği konuyu geçiştirmekti.
Oturduğum banktan bunları duyduğumda gözlerim tamamen açıldı.
Vampir olduğunu görmüştü. Muhtemelen Damon'ı görmüştü.
Bunu duyar duymaz harekete geçtim ama harekete geçen sadece ben değildim. Stefan da duymuştu.
Adımlarımı ona doğru yönelttim. Kolundan çekip durdurdum. "Duydun değil mi?" Evet anlamında başını salladı.
"İnsan kanı mı içiyorsun?" Diye fısıldadım.
"Hayır. Hayvanlardan besleniyorum."
"O halde ben gideceğim." Dedim "Hipnozumun tutması daha olası."
Tam hastaneye gidiyordum ki bu sefer o beni kolumdan yakaladı "Sana nasıl güveneceğim."
"Güvenmek zorundasın." Dedim ve kolumu ondan kurtarıp yürümeye devam ettim.
Okul bahçsinden çıkmamıştım ki Bonnie'nin içeri girdiğini gördüm. "Günaydın." Dedim gülümseyerek. Ama Bonnie beni umursamadı ve başını öne eğip yürümeye devam etti.
O an onu tutup neden böyle davrandığını sormak istedim ama vaktim yoktu.
Onunla hastaneye gittimten sonra ilgilenirdim.
Hızla hastaneye gittim ve görünmefen odasına girdim. Kimse burada olduğumu bilmemeliydi.
Viki uyanıktı. Bir az doğruldu. Gülümsedi. "Caroline..." Diye söze girmişti ki onu kolundan yakaladım ve doğrudan gözlerine odaklandım. "Sana neyin saldırdığını unut. En son bir hayvanın sana doğru yaklaştığını gördün. Sonra her şey yarımyamalaktı."
"Her şey yarımyamalaktı." Diye tekrarladı hipnotize olmuş bir şekilde.
"Bu gün buraya geldiğimi unut." Dedim ve son hızla oradan çıktım.
Çıkarken odaya doğru yürüyen Jeremy gözüme çarptı.
*
"Bonnie!" Diye bağırdım koridorda arkasından koşarak. "Sürekli benden kaçamazsın. Konuşmalıyız."
"Konuşacak bir şey yok." Dedi hala yürümekte olan Bonnie "Senden kaçtığımda yok."
"Çok komiksin!" Dedim sinirle kolunu yakalarken. Zorunlu olarak bana döndü.
"Caroline! Konuşmak istemiyorum!" Diye diretti.
"Konuşmak zorundayız!" Dedim "Bu akşam Grill'de buluşalım."
Gözlerini devirdi. "Sadece bir saat..." Diye ısrar ettim.
Bir süre düşündükten sonra "Sadece bir saat." Dedi. Başımla onayladım.
Bunca olay olurken hala derslere girmek çok rahatsız edici olsa da zille beraber derse gittik. "Ben yeni tarih hocanızım." Dedi yakışıklı adam. "Alaric Saltzman..."
Okul çıkışında Elena erkenden gitti. Ben ve Bonnie ise birbirimizi bulduk ve tek kelime bile etmeden okulun bahçesinde yürümeye başladık.
Ve o an duyduğumuz yumruk sesiyle yerimizde durup arkamızı döndük.
Jeremey, Tyler'a bir yumruk geçirmişti. "O umrunda bile değil!" Diye bağırdı Jeremy "Viki umrunda bile değil."
Tyler sinirlenmişti. Kendini toparlayıp Jermey'ye doğru bir yumruk salladı.
"Hey!" Diye bağırdım onlara doğru koşarak "Durun!"
Tyler'ın önüne geçtim ve elimi göğüslerine dayadım "Tyler dur! O Elena'nın kardeşi."
"Kimin kardeşi olursa olsun!" Dedi Tyler "Umurumda bile değil. Sınırımı zorluyor!"
Beni kenara itip Jeremy'ye bir yumruk daha savurdu. Onu durdurmak istiyordum. Ama o ikisini ayıracak kadar güçlü olmam hiç inandırıcı değildi.
Ne yapmalıydım? Müdale etmeliydim. Jeremy'nin dayak yemesine göz yumamazdım.
Ama neyse ki bir şey yapmama gerek kalmadı.
Stefan, Tyler'ın yumruğunu havada yakaladı ve büktü.
Tyler inleyerek elini kavradı. Ve Stefan'a ters bakışlar atarak uzaklaştı.
*
Kahvemden bir yudum aldım be "Seni evine bıraktığım o akşamdan beri garipsin?" Dedim sorar gibi.
Bonnie de kendi kahvesinden bir yudum aldı. İç çekti "Sana anlatmak istiyorum." Dedi. "Gerçekten. Ama bu çok delice bir şey. Yani nerden başlayacağımı bilemiyorum."
"İstediğin yerden başla. Nelere inanabileceğimi bilsen şaşırırdın." Dedim gülümseyerek.
Ağzını açıp kapadı. Emin değildi. Yine de konuşucak gibi gözüküyordu. Tam konuşacaktı ki arkasından bir ses geldi.
"Elena'yı gördünüz mü?" Bu Stefan'dı. Bonnie ona doğru döndü. Gülümsedi. "Nerede olduğunu bilmiyorum. Ama ne diyeceğim... Sana numarasını vereceğim."
Çantasından kalem-kağıt çıkarıp Elena'nın numarasını yazdı. Stefan'a uzattı.
Stefan elini uzatıp kağıdı aldığı sırada Bonnie'nin eline temas etti.
Bonnie aynen bende olduğu gibi irkildi ve hızla elini çekti. Ama Stefan verdiği tepkiyi tam olarak anlayamadı. Kağıdı göstererek "Teşekkür ederim." Dedi ve yanımızdan ayrıldı.
"Sorun ne Bonnie?" Diye sordum. Gözünden neredeyse bir damla yaş akmak üzereydi. Neler olduğunu bilsem de bana anlatmasını istiyordum.
"İşte olan bu." Dedi Bonnie. "Geçen gün sana dokunduğumda da oldu. Doğrusu o yüzden senden kaçıyordum. Şimdi de Stefan'da oldu. Neden bilmiyorum ama siz ikinize dokunduğumda çok garip hissediyorum. Tarif edebileceğim bir şey değil. Ama çok karanlık bir şey."
"Sence, şu medyumlukla ilgili olabilir mi?" Dedim yapmacık bi şüpheyle.
"Bilmiyorum." Dedi Bonnie umutsuzca. "Bundan ne çıkarmam gerektiğini bilmiyorum."
"Bence unut gitsin." Dedim gülümseyerek "Benim kötü bir insan olmadığımı biliyorsun. Ve bence Stefan'da değil. Bana sorarsan bunlar hep şu medyumluk olayına çok kafayı taktığın için oluyor."
Bonnie yavaşça kafasını öne arkaya salladı ve "Haklı olabilirsin." Dedi. Yine de hala içinde bir şüphe olduğunu anlamak zor değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
FanfictionAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE