Merhaba... Bu bölümü bir sezon finali gibi düşünebilirsiniz. Bu bölümde 1000 yılı bitti. Ve artık yeni bir dönem başlayacak. Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar...
--------------------------------------------
Aynı saatlerde Caroline;
Başımı yastıktan yavaşça kaldırdım. Ne ara uyumuştum ben. En son hatırladığım alev alıyor gibi hissetmemdi. Ateşim vardı.Uyuya kalmış olmalıydım. Ama şimdi daha iyiydim. En son hatırladığım zaman Klaus yanımdaydı. Nereye gitmişti?
Yavaşça doğrulduğumda yanımda bir zarf fark ettim. Klaus bırakmış olabilir miydi?
Zarfı araladım. İçinde iki kağıt vardı İlk önce en üsttekini çıkarttım. Bu kesinlikle Klaus'un el yazısıydı.
KARDEŞLERİMLE KONUŞMAYA GİTTİM. YAKINDA DÖNERİM. UNTUMA MELEK PERİ MASALIMIZ BAŞTAN BAŞLIYACAK. BELKİ ÇOCUĞUMUZ OLMAYACAK VE HİÇ BİR ŞEY ONLARIN YERİNİ TUTMAYACAK AMA ACISI GEÇECEK. VE BİZ TEKRAR MUTLU OLUCAZ. SENİ SEVİYORUM.
Okurken gözlerim yaşarmıştı. Sadece bir an için unutmuştum oysa bebeklerimin gittiğini. Onlarla o kadar az zaman geçirmiştim ki varlıklarına alışamamıştım.
Bazen hala karnımda olduklarını sanıyordum. O kadar kısa bir süre geçirmiştim ki onlarla güzel bir rüyadan farkı yoktu. Onlarla geçirdiğim bir günün gerçek olup olmadığını düşünüyordum bazen.
Zarftan ikinci kağıdı da çıkardım. Karşımda kısa bir sürede çizilmeye çalışılmış bir resim duruyordu ama yine de çok güzeldi.
Bu resim gözlerimde biriken yaşları dışa vurmama neden oldu.
Ben ve Klaus yan yana duruyorduk resimde. Ve kucağımızda bebeklerimiz vardı. Aile resmi gibiydi.
Kağıdın köşedinde 'SENİ ÇOK SEVERLEDİ.' yazıyordu.
"Ben onları çok sevmiştim." Diye kendi kendime söylendim elimi karnımın üstüne sertçe bastırırken.
Göz yaşlarımı dindirmeyi başardıktan sonra Klaus'u beklemeye koyuldum. Geldiğinde beni böyle görmesini istemiyordum. Aradan kısa bir zaman geçmişti ama Klaus yoktu. Çok kısa süredir bekliyordum ama bana yıllar gibi gelmişti.
Yataktan kalkıp ayağıma ayakkabılarımı geçirdim. Çadırdan çıkmadan önce gözüm aynaya takıldı. Saçlarım çok berbattı ve gözlerimin altı çökmüştü. Elbisemde ise kan vardı.
Bebeklerim doğduğundan beri aynı elbiseyi giyiyordum. Yıkandıktan sonra da bu elbiseyi üstüme gitmiştim. Ve o karışıklıkta değiştirmeyi unutmuştum.
Hastalıktan ölmek üzere olan bir kadına benziyordum. Ama bunun için yapabilecek hiç bir şeyim yoktu.
Bakışlarımı ayndan çevirip dışarı çıktım. Bir süre etrafıma bakınsam da Klaus'u göremedim.
Gözüme Elijah çarptığında "Klaus'u gördüm mü?" Diye sordum. "Senin yanına geleceğini sanıyordum ama sonra çadıra girdiğini gördüm." Dedi.
"Sağol." Deyip omzunu sıvazladım. Sonra Mikaelsonların çadırına doğru yürüdüm. Perdeyi araladığımda gördüğüm görüntü dehşet vericiydi.
Klaus'un elinde kanlı bir bıçak vardı ve Esther yerde cansız bir şekilde yatıyordu. "Ne yaptın sen? Dedim korkuyla.
Sesimi duyduğu an bana döndü ve "Bunu görmemen gerekiyordu." Dedi. Benim ona korkmuş bir şekilde baktığımı hissedince diliyle dudaklarını ıslattı ve "O da beni bri kez öldürmüştü Caroline." Dedi.
Haklıydı belki de. O da onları öldürmüştü. Ve sonrasında onlara iğrenç davranmıştı. Belki de ölmeyi hak ediyordu.
"Pekala." Dedim ona doğru bir adım atarken. Sonra cesete baktım. Rebekah ve Elijah'a anlatabileceği bir hikaye arıyordum. "Mikael gelmemiş mi?" Diye sordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
FanfictionAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE