İki gün arayla yeni bir bölüm geldi. Ve bu bölüm itibariyle 1000 yılının bitmesine sadece bir bölüm kaldı. Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar...
--------------------------------------------
Klaus'tan;
Caroline'ın çığlıklarını duyduğumda çadırdan çıkmak üzereydim. Onun sesiyle koşabildiğim kadar hızlı -çok hızlı- Caroline'ın sesinin geldiği yere koştum.Kendini çamurun içine atmış ve hıçkırarak ağlıyordu. Sürekli aynı mantığa varan farklı cümleler söylüyordu "Bana bebeklerimi verin!"
Yanında diz çöküp omuzlarına dokundum ve"Hey! Caroline, bana bak." Dedim. Kafasını bana doğru çevirdiğinde elimle yüzünü okşadım. "Sorun ne?" Diye sordum.
"Bebeklerimi aldı." Dedi. Kekeliyordu. "Klaus, Mikael bebeklerimizi aldı. Onları bana geri getir."
"Nereye girtiler?" Diye sordum. Gözleri boş bakmaya başladığında yüzünü ellerimin arasına hafifçe alıp sarstım ve "Söyle Caroline nerdeler!" Dedim.
İşaret parmağıyla ormanı gösterdiğinde. Bana bahşedildiğini düşündüğüm vampir hızıyla ormanın derinliklerine koştum.
Bir süre arandıktan sonra Mikael'i buldum. Kokusunu alabiliyordum.
"Mikael!" Diye sinirle bağırdığımda bana döndü. İki elinde bebeklerimi taşıyordu. "Onlara zarar verirsen sana yemin ediyorum nereye gidersen git peşinden gelirim. Bulurum seni!" Dedim.
"Hayr onlara ben zarar vermiyem. Sadece onları ormanın derinliklerine bir yere bırakıp kurtlara yem olmalarını bekliycem." Dedi. "Seni öldürürm!" Diye bağırdığımda. "Yanılıyorsun! Ben seni öldürürüm!" Dedi. Sonra bebekleri elinden yere bırakıp yanıma koştu. Son hatırladığım şeyin boynumun kırılmasıydı.
Uyandığımda Yine Caroline'ın sesini duyuyordum. "Sonunda uyandın!" Dedi. Gözlerimi araladığımda bulanıkta olsa onun yüzünü gördüm. Şekilli gözlerini ve sapsarı saçlarını.
Ama bu sırada gerçekle yüzleştim. Bayılmadan önce olan şeyler kafamda belirmişti. Onları götürmüştü.
Hızla ayağa kalktım. Başımın dönmesini umursamıyordum. "Götürdü onları!" Dedim. Caroline "Biliyorum." Dediğinde ordan oraya dolanmaya başlayıp "Götürdü onları!" Dedim bir kez daha.
Caroline ellerimi tutup doğrudan gözlerime baktı ve "Biliyorum!" Dedi.
"Gittiler." Diye fısıldadım. Gözümden bir damla yaş aktı. Caroline'ın ise dudakları titriyordu "Biliyorum." Dedi yeniden.
"Onları kurtaramadım. Üzgünüm." Dedim gözümden bir damla daha yaş aktığında. "Senin suçun değil. Ben de onları kurtaramadım." Dedi Caroline.
Güneş doğmaya yüz tutmuştu "Sanırım bizim peri masalımız burada bitti." Dedi gözlerini benden kaçırarak.
"Hayır." Dedim. Ben de onun gibi başımı eğdikten sonra "Bizim peri masalımız biteli çok olmuştu. Sadece biz kabul etmedik." Diye ekledim.
Caroline kollarımın arasına kıvrıldığında onu sardım ve "Bu günler geçecek ve bizim peri masalımız tekrar başlayacak. Sana söz." Dedim.
Ve o hiç bir şey demeden saatlerce göğsümde ağladı.
Kampa döndüğümüzde Mikael ortalarda yoktu. Caroline ise fazlasıyla yorgun düşmüştü. İki bebek doğurduktan hemen sonra bunları yaşaması kolay değildi. Ayrıca hiç adil de değildi.
Onu çadırına götürüp yatağına yatırdım. Bir az ateşi vardı. Başına ıslak bez yerleştirdim. Caroline ise yavaş yavaş uykuya dalmıştı.
Ben onu izlerken ayak sesleri duydum. Hemen sonra çadırdın perdesi aralandı. İçeri giren Elijah'tı.
Yanıma gelip "Ben ve Rebekah seninle bir şey konuşmak istiyoruz." Dedi. Başımı aşağı yukarı salladıktan sonra "Tamam bir saniye." Dedim.
Caroline'a zarfın içinde bir not bırakıp çadırdan çıktım. Bu konunun hızlıca bitmesini ve hemen Caroline'ın yanına dönmeyi umuyordum.
Ulu ağacın yanında beni bekliyorlardı. Yanlarına vardığımda "Anlatın." Dedim.
Rebekah çekingen bir tavırla "Biz gidiyoruz Klaus." Dedi. Bunu beklemiyordum "Ne?" Dedim sitemle.
"İkimizi de buraya bağlayan hiç bir şey kalmadı. Ben en yakın arkadaşımı kaybettim. Ve sanırım bir daha kazanamayacağım. Elijah ise aşık olduğu kadını kaybetti. Hem de annemiz yüzünden." Diye açıkladı Rebekah.
"Anlayacağın kardeşim. Biz gidiyoruz." Dedi. Sonra ensesini kaşıdı. Düşünür bir hali vardı. Bana bir şey söylemeye çalıştığını fark ettiğimde "Söylesene." Dedim sabırsız bir şekilde.
"Senin de bizimle gelmeni istiyoruz. Bebeklerin gitti ve sanırım artık seni de buraya bağlayan bir şey yok."
"Beni buraya bağlayan bir şey yok mu!" Dedim sertçe. "Caroline burada. Ve benimle kalmak için burada."
"Onu da yanına al." Dedi Rebekah hızlıca. "Onu da vampire çevirebilirsin."
Bu sık sık düşündüğüm bir şeydi zaten. Caroline'ı vampire dönüştürmek. Artık hamile olmadığı için beni engeleyen bir şey yoktu. Sonsuza kadar benimle yaşaması harika bir fikirdi. Bebeklerimizi kaybetmiş olsak da bunun acısına birlikte katlanmak daha kolaydı.
Bir süre düşündükten sonra "Tamam!" Dedim. Bu kadar çabuk teslim olmamı beklemiyor gibiydiler. "Harika o zaman." Dedi Elijah.
"Ama önce yapmam gereken bir iş var. Caroline'ı vampire çevirmeliyim." Dedim.
"Tamam. Yarın akşam yola çıkıcaz. O zamana kadar burada olun." Dedi Rebekah. Başımı aşağı yukarı salladıktan sonra yanlarından ayrıldım.
Bu doğruydu yapacak bir işim vardı. Ama bu Caroline'ı vampire çevirmek değildi. O ikinci işim olacaktı.
Sessizce çadırımıza girdim. Esther ve Mikael oturma bölümündeydi. Mikael gelmişti demek. Elime bir bıçak alıp yanlarına gittim.
Bıçağı arkama sakladım ve "Esther?" Dedim sorar gibi. "Ne?" Diyerek ayağa kalktı.
"Beni hiç bir zaman sevmedin değil mi?" Dedim hemen konuya girerek. Bu sırada Mikael'de ayağa kalkmıştı.
"Ben sadece senin piç oğlundum. Değersiz. Sadece tek gecelik bir hataydım senin için. O hatayı sana her gün hatırlatan küçük bir piç. Hep rol yaptın. Mikael'in beni öldürmesini çok istersin aslında!" Diye bağırdım.
"Sen neden bahsediyorsun." Dedi Esther bana bir adım yaklaşırken.
Onu hiç umursamadım. "Biliyor musun? Ben de senin ölmeni istiyorum." Dedim. Ve kaşla göz arasında arkamdan çıkardığım bıçağı Esther'in karnına sapladım.
Çok kısa bir süre kollarımın arasında can çekiştikten sonra öldü.
Mikael üstüme doğru yürüyerek "Ne yaptın sen!" Diye bağırdı.
"Bana yaklaşma ve buradan çok uzağa git. Çünkü seni nasıl öldüreceğimi biliyorum. Ak meşe kazıkla öldüğünü biliyorum. Burdan çok çok uzağa git Mikael! Yoksa yemin ederim ki seni öldürürüm!" Dedim sinirle.
Gözlerinde gerçekten korku vardı. "Elveda oğlum." Dedi ve hızla çadırdan kaçtı. "Elveda Mikael." Diye fısıldadım arkasından.
Sonra da Esther'in cansız bedenine döndüm. Ve ona son konuşmamı yaptım "Biliyor musun? Beni vampire çevirerek bana kötülük yaptığını sanmıştım ama aslında bu dünyanın en güzel şeyiymiş. Koskoca hayatımda bana bir kez olsun iyilik yaptığın için teşekkürler SÜRTÜK."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
FanficAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE