Bu bir az kısa ve sıkıcı bir bölüm oldu sanırım ama aradan 469 yıl geçti ve bu yılları Caroline'nın bakışından özetleyen bir bölüm gerekiyordu. Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar...
NOT: Multimedia'da Caroline var...
--------------------------------------------
Bulgaristan 1490;
Katherina'nın çığlıkları kulaklarımda yankılandı. Doğuruyordu. O hamile olduğu süre boyunca ben kendimi görmüştüm. Bebeklerimi ne kadar çok özlediğimi tekrar tekrar hatırlamıştım.Ben tam 469 yıldır bebeklerimi arıyordum. Mikael'den kurtulmuş olsalar da şimdiye kadar ölmüş olabileceklerini düşünüyordum bazen. Ama sonra vampire dönüşmüş olabilirler diyordum.
Vampirlik artık çok yaygın bir şeydi. Onlar da vampir olmuş olabilirlerdi.
Klaus'u ise 469 yıldır hiç görmemiştim. Hep kökenlerden bahsedildiğini duymuştum. İlk vampirler. Mikaelson ailesi. Ama onları bir daha hiç görmemiştim.
469 yıl geçse de ben Klaus'u hala seviyordum. Ama hala da affedememiştim. Yine de bana çizdiği resmi ve gömleğini asla yanımdan ayırmadım. Hayata tutunmamı sağlayan şeylerden biri onlardı. Biri ise bebeklerim.
Onları bulmak için her şeyi yapardım. Buraya da yaklaşık 5 yıl önce bu yüzden gelmiştim. Eskiden kampımızın burada olduğuna dair bir ipucu bulmuştum.
Sonra Katherina'yla tanışmış ve burada kalmaya karar vermiştim. Bebeklerimi bulamam yardım ediyordu. Ve bir vampir olduğumu bilen tek kişi oydu.
O hamile kaldıktan sonra onun yanında kalmayı her şeyden daha çok ister olmuştum.
Ama şimdi ne kadar istesem de içeri giremezdim. Doğum yapmasına yardım edemezdim. Çünkü Petrovaların çok katı kuralları vardı. Ve Katherina'nın doğurduğu gayri meşru bir çocuktu. Aynı Klaus gibi.
Katherina evlenmeden hamile kalmıştı. Aynı benim gibi. O çocuğu elinden alınacağını bilse de ona çok bağlıydı. Ben ise elimden alınacaklarını bilmeden bağlanmıştım onlara.
Katherina ile çok ortak noktamız vardı ve yakında daha çok olacaktı. İkimiz de bebeklerimizi kaybetmiş olacaktık.
Artık bebeklerimin Bulgaristan'da olmadığından neredeyse emindim ama Katherina'yı bırakmak istemiyordum. Özellikle bu zamanlarda.
Ama Floransa'ya gitmeliydim. Orada bir cadı olduğunu duymuştum. Bir Bennet cadısı. Gün ışığı yüzüğümü de bir Bennet cadısının yaptığını hatırlıyorum. Bebeklerimi bulmam için bir yer bulma büyüsü yapabilirdi.
Aslında bence bebeklerim İngiltere'deydi. O zamanlar şimdi İngiltere dene yerde yaşadığımızı düşünüyorum. Çünkü Klaus'un hiç kulaklarımdan çıkmayan aksanını hatırlıyorum. Aynı şimdiki İngilizler gibiydi.
Belki Floransa'dan sonra da oraya gidebilirdim.
Ben düşüncelere dalmışken elinde bir bebekle Katherina'nın babasının çıktığını gördüm. Bu Katherina'nın bebeği olmalıydı.
"Onu Katherina'dan almayın lütfen." Dedim yalvaran bir ses tonuyla. Adam ise beni umursamadan yoluna devam etti. Vampir hızımla onun önüne geçip doğrudan gözlerine baktım ve "Bebeği Katherina'ya ver." Dedim. Etki altına almayı seviyordum.
"Ne saçmalıyorsun sen!?" Deyip beni kenara itti. Gerçekten mi mine mi? O kadar insan varken sen mine çiçeği taşıyorsun?
Koşar adımlarla Petrovaların kulübesinin kapısını açtım ve içeri girdim. Katherina yatakta yatmış ağlıyordu. Ve bir yandan annesine yalvarıyordu.
-Bir de bir şey daha var. Katherina, Tatia'ya çok benziyor. Ve aynı onun gibi bir Petrova.-
Hızlı adımlarla ilerleyip Katherina'nın yatağının ucuna oturduğumda beni fark etti ve annesini bırakıl bana döndü. Beni kollarımdan tutup "Caroline, lütfen! Bebeğimin bana geri gelmesini sağla." Dedi. Onun saçını okşarken "Üzgünüm. Üzgünüm yapamam." Dedim. Bunun üstüne daha çok ağlamaya başladı. Normalde onu etki altına alıp onu sakinleştirmek isterdim ama ona mine çiçeği olan bir bilezik vermiştim. Bu yüzden onu etki altına alamazdım.
Tek çarem onu bir insan gibi sakinleştirmekti. Ben de öyle yaptım. Ona sıkıca sarıldım ve susana kadar sırtımda ağlamasına izin verdim.
Bir süre sonra annesi bana dönüp "Sen artık git. Katherina'nın babası yakında evde olur." Dedi. Başımı bir aşağı bir yukarı sallayıp Katherina'ya baktım ve "Yarın yine geleceğim." Deyip kulübeden çıktım.
Ne gaddar bir babası vardı. Bazen bir babayla büyümediğim için kendimi şanslı sayıyordum. Tanıdığım her baba pislikti. Ve başı benimki çekiyordu.
Kulübeme vardığımda korse sayesinde fazlasıyla sıkan elbisemi üstümde çıkardım ve Klaus'un uzun gömleğini giydim. Oysa 1020 lerde giysiler çok rahattı. Keşke hep o yıllarda kalabilseydim.
Yatağımın yanına gidip çarşafın altında girdikten sonra mum ışığını söndürdüm.
Vampir olmak ilk yıllarda düşündüğüm kadar kötü bir şey değildi aslında. O zamanlar Klaus'a boşuna kızmıştım. Gerçi yine karşıma çıksa yine affetmezdim onu çünkü güvenimi sarsmıştı.
Vampir olmak güzel ve eğelenceliydi. Özellikle ölümsüz olmak mükemmel bir şeydi. Her gün uyumadan önce ne zaman ölebileceğimi düşünmüyordum. Bu güzeldi.
Uykuya dalmadan önce Klaus'un mükemmel kokusunu içime çektim. Bir an yanımda onun olmasını isterken buldum kendimi. Ama bu düşünceyi hemen silip attım kafamdan. Ve kendimi uykuya teslim ettim.
Ertesi sabah Petrovaların kulübesine gitmek için üstümü giyiniyordum ki kapımın çalındığını duydum" Bir saniye!" Diye bağırdıktan sonra üstümü gitinme işlemini hızlandırdım.
Kapıyı açtığımda karşımda Katherina duruyordu. Bitkin bakışları vardı. "Neden yatağından kalktın?" Diye sordum sinirle. Aynı zamanda onu elimle içeri davet etmiştim.
Ben arkamızdan kapıyı kaparken o bir koltuğa oturdu. "Beni Bulgaristan'dan sürüyorlar Caroline." Dedi. Bir an gözlerim açık kalmıştı. Elindeki bir kaç bohçayı da ancak o zaman fark edebilmiştim. "Nasıl yaparlar bunu?" Diye sordum yanına otururken.
"Ailemin çok katı kuralları var. Beni İngiltere'ye sürüyorlar." Dedi. "Sırf bebeği doğurduğun için mi?" Diye sorduğumda başını evet anlamında salladı. Bu gerçekten fazlaydı.
"Ben hallederim." Dediğimde "Hayır lütfen otur." Dedi bir andan eliyle dur işareti yapıyordu. Ağlıyordu ve bu sesinin titremesini de sağlıyordu.
Ben durduğunda "İngiltere'ye gitmeye hazırım. Sende başka bir şey istemeye geldim." Dedi. "İste?" Dedim sorar gibi.
"Benimle gel Caroline. Tek başına kalmak istemiyorum." Dedi bir çırpıda.
Zaten İngiltere'ye gitmek gibi bir planım vardı. "Tamam. Ama önce başka bir yere gitmeliyim. Sen İngiltere'ye git. Bir ev al ve beni bekle. En fazla 6 aya yanında olurum." Dedim.
"Tanrım!" Dedi. Rahatlamış gözüküyordu. "Teşekkürler Caroline!" Diye ekledi. "Önemli değil." Dedim sadece.
Bekle beni Floransa. Ben geliyorum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
FanfikceAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE