Umarım beğenirsiniz...
İyi okumalar...
--------------------------------------------Onca kez ölümden döndükten ve her şeye inat yaşadıktan, bebeğimi yaşattıktan sonra ölmeyi bekledim.
Gözlerimi kapadım ve bekledim. Ama yine ölmedim. Sadece üstüme soğuk bir bedenin düşüşünü hissettim. Aynı zamanda karnıma bir ağırı saplanmıştı.
Acıyla gökyüzüne baktığımda güneşin doğmuş olduğunu gördüm. Sonra ise üstümdeki Klaus'un çıplak bedenini.
Onu zorlukla yere ittikten sonra karnımı tuttum. Canım çok yanıyordu. Karnımı tutup çığlık atmaya başladım. Canım yanıyordu.
Kolumda ki kesiğin acısını unutturacak bir acıydı bu. Sanırım... Sanırım doğuruyordum.
Ne kadar çığlık atsam da Klaus uyanmıyordu. Baygındı.
Bebeğimiz doğuyordu ama bunun için çok erkendi. Yaklaşık 3 ay kadar. Doğarken ölme riski olduğunu biliyordum. Yani böyle küçük doğduğunda.
Bir kaç kez daha çığlık attığımda yaklaşan ayak seslerini duyabilmiştim. Acıdan başımı bile kaldıramaz haldeydim. Bu yüzden kimin geldiğine bakmadan "Yardım edin!" Diye bağırdım.
Ayak seslerinin sahibi başımın üstünde belirdi. Bu Rebekah'ydı. Hemen yanıma çömelip "İyi misin?" Diye sordu.
Ikınmalarımın arasında "Salak mısın! Doğuruyorum!" Diye bağırdım.
Rebekah'nın birden eli ayağı titremeye başlamıştı. Kollarını sıvazlayıp "Tamam... Tamam... Ben sana yardım edicem." Dedi titrek bir sesle.
Eteğimin başına geçerken "İstemiyorum senin yardımını! Uzak dur benden!" Diye bağırdım. Ama bunlar gereksiz çırpınmalardı. Çok net bir şekilde yardıma ihtiyacım vardı. Başını kaldırıp "Kapa çeneni!" Diye bağırdığında kendimi susmak zorunda hissettim. Rebekah ilk defa gözüme gerçekten korkunç gözükmüştü.
Eteğimin başına geçip eteğimi kaldırdığımda "Bebek geliyor!" Diye bağırdı. Bir süre sonra yeniden bana bakıp "İt Caroline! İt!" Dedi.
Gerçekten bu çok can yakıcıydı. Bir kaç saniye sonra bebeğimin ağlama sesini duymuştum.
Kafamı yavaşça kaldırıp bebeğimi gördüm. Harika bir bebekti. Bir az fazla küçüktü ama harikaydı. Bunca acıma rağmen küçük bir kahkaha çıktı dudaklarımdan.
Rebekah'nın yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. "Bir kız bebek." Dedi. Sonra da bebeğimi okşayıp "Bir az küçük ama çok sağlıklı."
Bir süre gülümsesem de birden büyü bozuldu. "Ver onu bana!" Diye bağırdım. Rebekah'nın yüzündeki gülümseme de silinmişti. Onu benim kucağıma bıraktı. "Merhaba güzel kızım." dedim tel tel sarı saçları olan bebeğime bakarak.
Onun güzelliğine kapıldığım bir anda karnıma yeniden bir sancı saplandı. "Ne oluyor!" Diye bağırdım.
Rebekah "Olamaz!" Dediğinde "Ne oluyor?" Diye bağırdım bir kez daha.
Rebekah yeniden eteğimin başına geçti ve "Caroline, sanırım ikizlerin oluyor." Dedi. "dalga geçiyor olmalısın!" Diye mırıldandım. Bu beklentilerimin fazla üstündeydi.
Aynı sancı dolu dakikalardan sonra bir bebek daha almıştı Rebekah kucağına. Yüksel sesle bir kahkaha attıktan sonra "Bu da erkek!" Dedi Rebekah. "Ver bana!" Dedim bu sefer gülümseyerek. Bu bebekler birer mucize olmalıydı. İkisi de harikaydı.
Rebekah onu da diğer koluma verdi. "Sana iki melek bahşedildi Caroline. Onlar senin umudun olmalı." Dedi. O kadar iyi bir arkadaştı ki onu affedebilirdim bile. Ama affetmeyecektim. Ondan nefret ediyordum. O annemi öldürmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)
FanfictionAsırlar boyu süren, dur durak bilmeyen, kanlı bir aşk hikayesi... KLAROLİNE