-36-

1.2K 78 4
                                    

Merhaba arkadaşlar. Bölümü dün yayınlamayı düşünüyordum ama yetişmedi. O yüzden bu gün yayınlıyorum. Umarım beğenirsiniz.
İyi okumalar...
-------------------------------------------
Beynimde hala olan her şeyi tekrar ediyordum. Katherina'yı öldüreceklerdi. Peki neden? Klaus'un lanetini kırmak için. Ne laneti? İşte burada tıkanıyordum. Lanetle ilgili hiç bir bilgim yoktu.

Gerçi çok önemli de değildi. Katherina'nın ölmesi umurumda olmazdı. Onu kendi ellerimle bile öldürebilirdim. Ama bunu duyduğum için içinde bir merak uyanmıştı.

Katherina'yı kurtarmak eğlenceli olur muydu? Kesinlikle. Şehire indiğim bir kaç seferde görmüştüm. Klaus ismini duyan herkes bir an irkilirdi. Herkes ondan korkardı. Ondan gizli bir şey yapma fikri korkunçtu. Herkes için. Benim içinse eğlenceliydi.

O yüzden bunu yapabilirdim. Klaus'a bir az kafa tutmaktan zarar gelmezdi. Korkmadan bir tehlikenin içine girmek güzeldi.

Sanırım bunu yapacaktım. Ona yardım edecektim. Ama tek başıma değil...
***
Kol'un kapısını olağan gücümle yumruklamaya başladım. Zamanımız az olabilirdi.

Kapı büyük bir gıcırtıyla açıldı. Karşımda uykulu gözleriyle Kol duruyordu.

Beni burada gördüğüne şaşırmış gibiydi "Ne oldu Caroline?" Dedi uykusuz, boğuk sesiyle.

"Katherina." Dedim tek nefeste. "Klaus onu öldürecek." Diye ekledim.

Birden uykusuzluktan kısık olan gözleri kocaman oldu. Beni kolumdan tutarak "İçeri gel." Dedi.

Kolumu ondan sertçe çektikten sonra 'kendi başıma' içeri girdim. Onun yardımına ihtiyacım yoktu.

Hepsi beni yıllardır görmemişti ve hala insan olan ben gibi, güçsüz olduğumu zannediyorlardı. Ama değildim. Artık değil.

Kol sedirin üstüne otururken ben ayakta kalmayı tercih ettim.

Gözlerini ovuşturdu ve bir süre sustu. Kafasını toplamak ister gibiydi.

"Onu öldürmek istese bile sen neden bunu umursayasın ki?" Dedi mantıklı bir soru sorarak.

Boğazımda düğümlenen kelimeleri çözme açısında boğazımı temizledim. "Çünkü bunu yapmak ilgimi çekiyor. Klaus'a karşı gelmek yani." Dedim. Son cümleyi heyecanlı bir sesle söylerken gözlerimi büyütmüştüm.

Sonra yeniden normal sesime dönerek "Klaus'tan kaçmanın ne kadar heyecan verici olacağını hayal edebiliyor musun?" Dedim.

Ne anlatmak istediğimi anlamıştı. "Pekala. Ama neden öldürmek istesin ki?" Dedi meraklı bir sesle.

"Lanetle ilgili bir şeylerden bahsettiğini duydum. Ama lanetle ilgili hiç bir şey bilmiyorum." Dedim. Sonra da omuz silktim.

Birden Kol'un gözleri sanki daha fazla büyüyebilirmiş gibi bir kez daha büyüdü. Ben ise yine ne olduğunu anlamamıştım.

"Lanet!" Dedi birden. Bu lanetten haberi var mıydı? Ne laneti?

'Devam etsene' diye bağıran agresif bakışlarımı ona gönderdiğimde "Bu lanet zavallı annemiz babam tarafından öldürüldüğünde başladı..." Dedi. Babam tarafından mı? Püffff...

"Annemiz Klaus'un melez olduğu halde kurda dönüşmesi için bir büyü yapıyordu. Ama annem ölünce büyü bozuldu. O ise kurt adam olmak istiyordu. Görünen o ki hala olmak istiyor." Diye devam etti. Sanırım laneti anlamıştım. Ama Katherina? Onun bununla ne ilgisi vardı?

Aklımda biriken soruları ona yönelttim "Katherina'nın bununla ne ilgisi var?"

"O bir Petrova olmalı? Yanılıyor muyum?" Dedi. Hayır anlamında başımı salladım. O Tatia gibiydi. Petrova! Büyünün Tatia'nın kanıyla yapıldığını biliyordum. Demek bu yüzdendi!

"Anladım!" Dedim sonra odadan çıkıp gittim.
***
Bir sire sonra Rebekah, Kol ve ben- benim odamda buluşmuştuk. Ve her şeyi ona da anlatmıştık.

Rebekah yavaş yavaş kendine gelmeye başlamıştı.

"Elijah'a gidelim." Diye bir öneri verdi Rebekah. Sen ne kadar da zekisin!

"Elijah zaten biliyor. Her zamanki gibi kardeşinin yanında." Dedim bıkkınlıkla.

Rebekah'da, Kol'da buna şaşırmamıştı.

"Katherina'ya yardım etmek için ne yapabiliriz?" Diye sordu Kol.

"Bence onu uyarmalıyız." Dedi Rebekah.

"Onu uyarmak yetmez." Dedim. Sonra yüzüme çarpık bir gülümseme yerleştirerek "Onu kaçırmalıyız." Diye ekledim.

"Ama önce meseleyi tam olarak öğrenmemiz gerekmez mi? Şu ayini yani." Dedi Rebekah.

Evet bu gün ilk defa haklıydı! Haklıydı! Ama bunu nasıl yapacaktık?

Birden Rebekah'yı uyandırışım aklıma geldi. Üç kişi. Parmaklıkların arkasında sadece hayatta kalmaya yetecek güçleri kalmış üç kişi!

Bu bir ayindi. Yani birden fazla kişi ölmeliydi. Belki de onlar... Evet. Denemeye değerdi.

Klaus'a anahtarları ona vereceğim zaman Rebekah'yı görüp almayı unuttuğu için teşekkür ettim.

"Üç kişi!" Diye bağırdım birden. Bu ikisinin de bana meraklı gözlerle bakmasına neden olmuştu...
***
Mahzene gittiğimizde kapıyı açan ben oldum. Hiç kimsenin bizi takip etmediğine neredeyse emindim.

İçeri girdiğimizde Kol üç kafese dikkatlice baktı. Rebekah ise tüm odayı baştan aşağı süzmüştü.

"Yıllarca burada uyuduğuma inanamıyorum!" Dedi adeta tıslayarak.

Onu umursamadan kafeslere yöneldik. Kol ve ben onların ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk

İlk önce bir tanesine baktım. Elimi demir parmaklıkların boş bölmesinden uzatıp ağzını açtım.

Zor olmamıştı. Ağzını kapalı tutmak için hiç bir emek sarf etmemişti. Normal dişleri vardı. Ama sararmışlardı. Zaten her şeyiyle aylardır pek iyi durumda olmadığı belli oluyordu.

Kendisini zorlamadığında bir insan olduğunu düşündüm. Yorgunluktan da uğraşamamış olabilirdi ama yüksek ihtimalle insandı.

Kol yanıma geldiğinde kafesten uzaklaştım "Bir vampir ve kurt adam." Dedi.

"Bu ise bir insan." Dedim.

"Tam tahmin ettiğim gibi!" Diye haykırdı Kol. "Bağırma!" Diye kızdım ona. Ama hala ne tahmin ettiği gibi anlamak istiyordum.

Bu sefer küçük sesle konuşarak "Tam tahmin ettiğim gibi. Ayinde gerekli olanlar. Bir kurt adam, vampir ve insan. Tabi bir de cadı. Ama cadı kendi isteğiyle yapmalı. Bu yüzden onu burada tutmuyor. Bir de Petrova var tabi."

Boğazımı temizledikten sonra "O zaman artık bu ayini yapacağına eminiz." Dedim.

Rebekah hafifçe başını salladı. Tam ağzımı açıp, konuşmaya devam edecektim ki ayak sesleri duyuldu.

Hızlıca saklanmayı denedim ama iş işten geçmişti. Klaus ve bir kaç vampir bize doğru geliyordu.

Kol'un bağırışını duymuş olmalılardı. Klaus kızgınlıkla benim yanıma gelip sertçe kolumu tuttu.

Diğer vampirler ise hiç bir şey yapmıyordu. Çünkü Rebekah ve Kol'un ellerinden çabucak kurtulacaklarını biliyorlardı.

"Sen ne yaptığını sanıyorsun!" Diye bağırdı Klaus bana.

Parmak ucuma yükselerek gözlerine baktım. Gözlerimin içine soğuk ve ifadesiz bir bakış yerleştirdikten sonra "Katherina'ya ne yapacağını biliyorum! Ve buna izin vermeyeceğim." Dedim.

"Nasıl böyle bir şeye kalkışırsın. Sana yapabileceklerim hakkında bir fikrin var mı?" Dedi Klaus.

Ciddi görünmeye çalışıyordu ama olamıyordu. "Beni öldüremeyeceğini biliyorum Klaus." Dedim ona acıma dolu bakışlar gönderirken.

"Haklısın öldüremem." Dedi kolumu bırakırken. Ama hala kararlı gözüküyordu. "Yine de bu, beni durdurmana izin vereceğim anlamını taşımıyor!"

Bunu söylediğinde ne olduğumu anlamadan bir vampir elleriyle ağzımı açtı ve yutmamı sağladı.

Miğdem yanarken, mine çiçeğinin etkisiyle kendimden geçtim...

GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE (Klaroline)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin