Genç kadın nasıl geçmişte bugünlerin geleceğine inanmışsa, öyle güveniyordu artık kocası olan adama. Aksini düşünmesine kızdı. Dudakları ince bir çizgi halini alırken derin bir nefes aldı. Kendi göğsünün üzerindeki elini çekip onu da usulca kocasının göğsüne yasladı. Çekinerek usulca yaklaştı dudaklarına. Çakmak çakmak gözlerinin içindekileri tutuşturmasına izin verdi. Belli belirsiz bir öpücük bıraktı önce fakat kocasının elleri rahat durmadı. Şehvetle kendisine çekip, biraz daha bedenine yasladı. Usulcacık öperken karısı, kendini onun yönetmesine izin verdi. Acemi dudaklarını dudaklarında hissetmenin tarifi yoktu. Tadıyla değil, ruhunda hissettikleriyle haz alıyordu. Ellerini sırtına biraz daha sardı ama yine nazikti. Gözlerini kapatıp kendini karısının ellerine bıraktı.
Hasret yüklüyken bedenler ve bunca yılın özlemiyle açlığı varken, öyle imkânsız, öyle can yakıcıydı ki yaşananlar; ikisi de bazen hayal sanıyordu...
Adam; kadının sırtını boydan boya okşarken, elleri yaramazca gezindi sevdiği, hatta taptığı bedende. Elleri kadının geceliğini sıyırdı ve o bile farketmeden karnında toparladı. Fark ettirmeden sessiz bir fısıltı gibi süzüldü ve buldu sıcacık tenini. Yumuşacık bacaklarında gezdirdi ellerini ve daha da yukarılara çıkmak için sözsüz izinler istedi. Unutmak istedi aklındaki her soru işaretinin cevabını. Seneler öncesinde bıraktığı huzurlu uykularına dönmek istedi. Her gece Fidan'ın çığlıklarıyla uyanmaktan, düşen helikopterdeki ekip arkadaşlarının sahnelerini defaatle yaşamaktan yorulmuştu. Daha dün iki can onun yüzünden hunharca katledilmişken biliyordu bu gece kendini sevdiğinin teninde oyalamazsa ne sabahlar olur, ne yeni doğan gün güneşli doğardı her şeye rağmen. Sıkı, daha sıkı sarıldı karısına. Onun teninin kuytularında herşeyi unutmak istedi. Elleri basenlerini okşayıp kalçalarında dolanırken içine düştüğü düşüncelerden onunla sıyrılmak istiyordu.
Ne kadar da zordu şu saatten sonra Hatice'ye aklındakileri söyleyebilmek..?
Gerçekleri söyleyebilmek ve ondan onay alabilmek..!
Genç kadın bedeninde gezen ellerle önce eridi güneş gören buz gibi... Ruhu bedenini terk etti, aklı seyahate çıktı, mantığı uçtu gitti. Kocasının geniş göğsüne asılırcasına tutunup kaldı. Elleri Bilâl'in bedenini bir koala gibi sarıp sarmaladı. Oda serin değildi artık... Nefeslerin buharıyla ısınmıştı. Bir sauna gibi bunaltıyor, üstlerindekileri çıkarma arzusunu körüklüyordu.
Genç kadın içerden gelen tıkırtılarla aklı başına gelirken duraksadı. Dudaklarını zoraki bir üzüntüyle kocasının dudaklarından ayırdı ve diliyle yaladı. Gözlerinde mahmur bakışlar, teninde ince bir ter tabakası birikmişti. Önce kocasının iri ellerini kalçalarından çekerek durdurmaya çalıştı. Bilâl onun neden durduğunu fark etmeyerek tekrar bir aslan gibi üzerine atıldı ama genç kadın geri çekilmeyi başardı. Titrek sesiyle fısıldadı.
"Du-durma-lıyız Bilâl..."
Minicik bir buse nasıl da üzerine benzin dökülmüşçesine alevlenip harlanmıştı? Parladığı gibi sönmeye de öyle mahkûm olmuştu keza genç kadın içerdekileri ancak hatırlayabilmişti.
"Neden?" diyebildi Bilâl. Bedeni seneler sonra ilk kez sızılarından sıyrılırken, neden durmalıydı? Kadının bu yaptığı ona ateşten bir gömlek giydirmekten de beterdi. Yaramaz elleri durmadı. Konuşmasın istedi karısı. Sussun. Sussun ve yine onun olsun. Doymayacağını biliyordu ama onun gibi kokmak istiyordu. Unutmak istiyordu herşeyi! Onun teninin tuzlu terini dudaklarında hissetmek istiyordu. Onun koynunda zevkle inleyişlerini duymak istiyordu. Çok mu şey istiyordu? Hayır ama vakitsiz istiyordu.
Hatice onun kollarından kurtulabildiği an tekrar fısıldadı.
"E-Efsun!" Sesi garip çıksa da kocasını ikna etmeye yetmişti. Bilâl yerinden doğrulurken gözlerini karısına çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Yayında!)
General Fiction"İnsan bazen attığı adımlarla kaderine koşuyormuş tazem... Ben onunla evlenirken sana koştuğumu bilemezdim... Onunla karşılıklı susuşurken, farklı bir kimliğe bürünürken, koca olurken, baba olurken sana yatırım yaptığımı bilemezdim... Kader ağları...