Geçen sene paylaştığım ve çok beğenilen "Bayram Özel" bölümünü bu sene yeniden yayınlamak istedim. Umarım daha önce okumayanlar da beğeniyle okur. Kurban bayramı tüm Müslüman Âlemine hayır getirsin inşallah...
Koku Serisi ''Bayram Özel''
Murat yanında Yusuf ile kurban pazarında turluyorlardı. Daha onbeş yaşında bir genç için köy ile şehirdeki kavram karmaşası canını sıkıyordu. Bildiği tüm doğrular bir anda yanlış oluvermişti. Bir kaç ayda alışkın hale geldiği sosyal iletişim araçlarıysa tümden kafasını karıştırmıştı. Kurban keserek bayram yapılamayacağını söyleyenlerden tutun da, "kestiğiniz hayvanın eti boğazınızda kalsın!" diyenler bile vardı. Gözleriyle sadece gördüğü ve irdelemediği düşünceler ise buradaki masum hayvanlarla karşılaştığında ortaya çıkmıştı. Köyde bunu hiç bir zaman sorgulamazlardı. Hoş onlar hiçbir zaman kurban kesememişlerdi ama kursaklarına da başka vakitte et girdiği olmamıştı. Murat kurban bayramına "et bayramı" diyordu. Öksüz bir çocuk için tek bayram karnı doyasıya yediği zamanlardı ama aklı ereli beri bu nasıl bir ibadetti hiç sorgulamamıştı. Büyüdükçe adının Kurban Bayramı olduğunu idrak etmiş, ama yaşasa da özünü kavrayamamıştı. Köyde imam Hasan anlatırdı elbet, ama o kulak ardı eder, cahilliğinden dikkat bile etmezdi. Şimdi ise büyüyordu.
Yusuf ise Murat'ın yüzündeki değişimin farkındaydı ama neden böyle düşünceli bir kisveye büründüğünü çözememişti. İlk zamanlar dedesiyle kurban almak adına yollara düşerken, şimdi de o yanında yiğeniyle bu mukaddes görev yerine getirebilmek için kurban pazarına gelmişti. Onların ailesinde bu nesilden nesile aktarılan bir adetti. Abisiyle olan anıları ise hâlâ belleğindeydi. Pazar yerinin o mide bulandırıcı kokusunu dedesinin ve babasının hikâyeleriyle unuturlardı. Galiba yiğenini de bu hikayelere ihtiyacı vardı ama bir müddet daha bekledi. Delikanlı artık onlarla yaşdaş değildi. Hikâyelere değil, müspet bir şeylere ihtiyacı vardı ve bu sırada Murat'tan gelmesi beklenen soru ise gecikmedi.
''Amca..." dedi utanıp sıkılarak. Sanki yanlış bir şey söyleyip tenkit edilmekten korkar gibi bir hâli vardı. "Neden masum hayvanları öldürerek bayram yapıyoruz? Bu nasıl bir bayram? Amacı ne?Başka bir yolu yok mu? Bence olmalı..." Sonra gözlerini onların üzerinde şefkatle gezdirdi. "Şunların hallerine baksana. Hepsi öldürüleceklerini biliyorlar!''
Yusuf aslında bu soruları beklediği fark etti. Murat'ı bu hale getiren şeylerin farkındaydı. Son zamanlarda yeğeni yeni yeni öğrenmeyi başardığı bilgisayarın başından kalkmıyordu ve verilmeye çalışılan sosyal mesajları o da görüyordu. Fakat Murat'ın bilmediği işin diğer sosyal boyutuydu. Aslında bir çok insanın bilip de bilmemezlikten geldiği boyutu. İnsanların özellikle bu bayramı karalamaya çalıştığını ve bazı cahil insanların buna çanak tuttuğu âşikârdı. Bilmemek değil, öğrenmemek ayıp derdi babası. O da Murat'ın içine düştüğü bu handikapı telafi etmek adına konuşmaya, anlayışla ve sakince anlatmaya başladı.. Tıpkı seneler önce babasının ona anlatmaya çalıştığı gibi..
''Öncelikle Murat bizler müslümanız..." Sonra başını çevirip Murat'la göz göze geldi "Öylesi değil mi?"
Murat belli belirsiz başını salladı. Camide Hasan hoca da her çocuk müslüman olarak doğar demişti, o zaman müslümandı. Hem orada Kelime-i Şahadet'de getirmişlerdi. Murat'ın bundan şüphesi yoktu, kesinlikle müslümandı. Bu sırada Yusuf devam etti.
"Müslümanız ve Elhamdülillah diyoruz. Nedir Elhamdülillah? Şükürdür. Allah her kula müslüman doğmayı ve yaşamayı nasib etmez. Şimdi gelelim İslam ve İman Şartlarına... Hepsini ezbere bilecek kadar dini bütün değilim maalesef..."
Yüzü utançla kızarırken devam etti. "Bir çok şartı var işte ve imanın şartlarından biri de kurban kesmektir. Yani babam böyle derdi... Babam, yani deden... O elinden geldiği kadar ibadetlerini yapmaya çalışırdı. Hastalanmadan önceyse çok içerdi. Bahçede rakı masalarının biri kalkar, biri serilirdi. Ama hiç bir zaman da sarhoş olup hiç birimize elini dahi kaldırmazdı. Sonra bir gün onu da eve sokmadı. Namaz falan kılmazdı zaten Cuma'dan Cuma'ya...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Yayında!)
Ficción General"İnsan bazen attığı adımlarla kaderine koşuyormuş tazem... Ben onunla evlenirken sana koştuğumu bilemezdim... Onunla karşılıklı susuşurken, farklı bir kimliğe bürünürken, koca olurken, baba olurken sana yatırım yaptığımı bilemezdim... Kader ağları...