"Oğlum...
Sana sevgili oğlum diyemediğim için özür diliyorum...
Biliyor musun bilmem de ben ölüyorum...
Ben son 14 senedir her gün ölüyorum...
Bir sabah sana söylediğim yalan; boynuma adeta yağlı bir urgan olmuş evladım, bilememişim...
Oya... Ablan...
Onun hakkında sana yalan söylemiştim. Gururuma yenilmiştim. Utanmıştım.
Onun hamile olduğunu öğrendiğimde delirmiştim.
İstemedim oğlum. Onu dövmek, onu kovmak istemedim. Onunsa hayali yakamı hiç bırakmadı. "Yapma Babam!" demesi hiç gözlerimin önünden gitmedi.
Pişmanım...
Onu teliyle duvağıyla gelin edemediğim için, torunumdan seneler sonra haberdar olduğum için ve kızımın başına gelen tüm felaketlere çanak tuttuğum için...
İtibarım zedelenir korkusuyla Allah'tan korkmadan onu bir gece yarısı evden attığım için it gibi pişmanım...
Ve pişmanım oğlum. Son pişmanlık fayda verir mi?
Vermiyor...
Sen gittin, dönmüyorsun.
Ölü mü, diri misin oğlum?
Sana vatan haini dediler, başımızı yere eğdiler. Sustum, affet.
Sanırım ben kalıbımın adamı olamadım hiç!
Ablanı bulmak adına bu yolculuğa çıkarken sen, ben gerçeği bildiğim halde sustum yavrum pişmanım...
Annenin haberi yok ama doktorumla dün akşam randevum vardı. Rahmi amcanı bilirsin ordinaryüs profesör. Onun mekânında iki kadeh içtim.
Neden biliyor musun?
Neden seneler sonra o zıkkımı boğazımdan geçirdim?
Ben hepinizin göz göre göre mahvına sebep olmuşken zaten cennete gitmeyecektim, içtim anasını satayım! "İç Kemal!" dedim. "Cehennemi biraz daha hak et!" içtim.
Diyeceksin ki baba daha ne yaptın ki?
N'apmadım ki?
Torunum sahipsiz kalmasın diye neler yapmadım ki...
Yusuf belki ona baba olur diye neler yapmadım ki...
Sevdiği kıza ne oyunlar oynamadım ki...
Şimdi sorsan bana "Değdi mi?" diye değmedi evladım. Değmezmiş. Gücüm, kuvvetim, adım, param yeter sandım, yetmezmiş...
Evlatlarımı bir bir telef ettim. Sizlere hiç ne istiyorsunuz demedim... Oya'ya "Bebeğinin babası kim kızım?" diye sormadım. Yusuf'a "Feryâl'le evlenmek ister misin?" demedim. En kötüsü de sana yalan söylemişken, itiraf edemedim.
Birgün eve geri dönersen annene vasiyetimdir. Senden başkasına bu odanın anahtarı verilmeyecek. Bu mektup bir tek senin eline ulaşırsa ruhum rahat edecek.
Annene kızma. Bilse de söyleyemezdi... Bizim zamanımızda böyleydi ama keşke bana kızsaymış oğlum. Deseymiş yanlışımı yüzüme, bugünlerin geleceğini söyleseymiş de ben sizin hasretinizle son nefesimi vermek üzere olmasaymışım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Yayında!)
General Fiction"İnsan bazen attığı adımlarla kaderine koşuyormuş tazem... Ben onunla evlenirken sana koştuğumu bilemezdim... Onunla karşılıklı susuşurken, farklı bir kimliğe bürünürken, koca olurken, baba olurken sana yatırım yaptığımı bilemezdim... Kader ağları...