47

5.2K 292 17
                                    

Bilâl belki de o gece ilk defa gerçekten gülümsedi ve anlatmaya devam etti.

"Doğru tahmin evlat... Pembe teni ve kırmızı dudaklarıyla bir melek gibiydi yavrumuz, prensesler gibi büyüleyiciydi... Adını bu yüzden Efsun koyduk...

Beyaz kanatlı bir melek gibi hayatımıza giren yavrumuzdan başka hiç bir şey görmedi o günden sonra gözümüz. Yavaş yavaş büyüdü, açılmaya hazırlanmış bir gül goncası gibi... Bu zaman zarfında Yusuf'la da görüşmelerimize devam ediyorduk. Fakat bilmediğimiz birilerinin benim kimliğime ulaştığıydı."

Yüzünün rengi bir anda çekilirken başını önüne eğdi. Ne zaman o geceyi düşünse ıstırapların en katmerlisini hissederdi...

"Bir gece yarısı..." derken soluğu kesildi "yoğun bir dumanla uyandım. Çevre evlerden feryatlar, figanlar koparken evimizin alev almış olduğunu fark ettim. Pencerelerden içeriye adeta alevler doluyordu. Gözlerim odada gezindi, yanıma baktım boştu hızla kalktım bir baktım Efsun'um beşiğinde yatıyordu. Onu kucağıma nasıl aldım hâlâ bilmiyorum ama Fidanımı bir türlü bulamıyordum.

Ev çökmeye başlarken tek düşünebildiğim Efsun'u dışarda birine teslim edip, eve geri dönmekti. Dağ ceylanım ortalıkta yoktu, onu bulmalı kurtarmalıydım. Evden sağ salim çıktık ama hiç birşey hesap ettiğim gibi olmadı. Kendimi neredeyse tamamı yanan evden dışarı attığımda ev arkamdan bir anda göçtü! Her şey yerle yeksan oldu... O şiddetle yüzüstü yere savurduk!

Belki de ilk kez ağladım o zaman evlat... Oturduğum yerde etrafa bakındım ama kalabalığı fark etmiyordum bile!

Kızım kucağımda çırpınıp ağlarken biraz ötemde karanlıkta yatan bir beden çarptı gözüme, bir umut kalktım Fidanımsa diye... Ama kalkmaz olaydım! Evet, karşılaştığım beden Fidanımdı ama hesapta olmayan parçalanmış suratıydı... O an dünyam karardı. Herşey bitti!

O gün bugündür sobada yanan alevden bile nefret ederim. Sizleri defalarca gözüm kapalı kurtarmaya çalışmam bu yüzdendi! O jete canım pahasına girmem bunların yüzündendi! Ben ölmeden tanışmıştım cehennem ateşiyle... Defalarca sevdiklerimi kaybederek yanmıştı canım. Bir yenisine katlanamazdım..."

Murat olduğu yerde hareketlenip Bilâl'in yanına gelip elini dizine koyunca o da elini genç adamın elinin üzerine kapadı ve kaldığı yerden devam etti.

Ev yanarken öylece kucağımda kızımla kalakaldım. Kucağımda Efsunum, Fidanımın parçalanmış başı dizlerimde...

Beynim durmuş, hayat bitmişti. Ama hayat bitmiyormuş be Murat! Ruh bedenden çıkmadıkça öldüm demekle ölünmüyormuş, öğrenmiştim."

Bir süre durgunlaştı adam keza acıyı ilk günmüş gibi yüreği ve bedeninde hissediyordu.

"Montumun cebindeki sigarayı bana uzat!" diye farkında olmadan Murat'a emir verdi. Delikanlı ise duyduklarının şokundan çıkamamış bir robot gibi çakmağı ve paketi babasına uzatmıştı. Bilâl bir sigara yakıp derince içine çekip devam etti.

"Mesaj gayet açıktı! Anlamamam için sıradan, basit bir hayat sürmem gerekirdi!

'Keşke!' dedim. 'Keşke lanet ablam uçkurunun peşine düşmeseydi, o lanet oyuna gelmeseydim de bu işe hiç girmeseydim!'

En değerlimi alıp götürmüşlerdi dünyadan ama bana bir cehennem bırakmışlardı artık. Kucağımda süt kokulu ana kuzum içli içli ağlarken, yüreğimdeki acı yanan evin kokusuna karıştı.

Bir daha onu görememek... Saramamak Sevememek... Dokunamamak...

Eğer bilseydim o gün öleceğini, eğer fark edebilseydim tehlike sinyallerini ve kaçınılmaz olsaydı ölüm: inan hepimizi o odaya kilitler, beraber ölebilmeyi dilerdim...

Hasret (Yayında!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin