75

1.3K 151 0
                                    

Bu sefer daha dikkatli adımlarla tepeyi çıkmaya başladı. Keza gündüz yumuşayan toprak balçıktan beter olmuştu. Ayaklarının altında bir karış çamurla yalpalaya yalpalaya eve girecekti ki anası kapıda çığırmaya başlamıştı bile.

"Gözün çıkmasın Murat! Ben burada sofrayı kurup su bekleyeyim, sen çeşme başlarında fink at!" Sonra gözlerini üzerinde gezdirip tekrar cırladı.

"Ayaklarını dışarda çıkar. Boka bulanmış köpek yavrularına dönmüşün oğlum. Vuuu! Bu ne hal böyle?"

Bu ara güğümün içinden yavruların miyavlamaları gelmeye devam ediyordu. Efsun kıkırdayarak atıldı.

"Abla bence kedi yavruları gibi demeliydin. Baksana bildiğin miyavlıyor." Sonra sustu ve tekrar miyavlama sesleri geldiğini fark edince Murat'a gözlerini devirip sordu.

"Murat senin kadar taklitçisini hiç görmemiştim. Nerenden çıkarıyorsun o sesleri?"

Bu arada Hatice çoktan elindeki güğümleri almış sobanın üzerine doğru götürüyordu ki Murat birden atıldı.
"Dur ana ben koyarım. Sen çorbamı dök de soğusun." Bu arada su dolu güğümü sobanın üzerine koyup diğeriyle banyoya doğru yürüdü. Hatice oğlunun haline gülse mi ağlasa mı bilemiyordu.

"Oğlum sıcak suyu götür yıkanacaksan. Buz gibi suyu ne demeye götürüyorsun?"

Murat bu tabi rahat durur mu? Durmaz.

"Ana..." dedi gözlerinde muzip pırıltılar vardı. "Evet yıkanacağım ama soğuk suyla..." anasına arsızca göz kırpıp gülümserken, Hatice aval aval oğluna bakıyordu. Bilal arkasını dönüp Murat'ın yüzünü gördüğünde neredeyse içtiği çorba genzine kaçıyordu. Yerdeki terliğe uzanıp Murat'a fırlatırken bağırdı.

"Edepsiz seni!"

Tarık onların hallerine gülerken, Efsun babasını Murat'ın suratına isabet ettirdiği terliğe bakarak kıkırdıyordu. Hatice içinden bu oğlanı tez zamanda eversem diye geçirirken, Bilâl delikanlının ima ettiği şeyle sırıtıyordu. Edepsiz hergele! Şimdiden belliydi çok canlar yakacağı.

"Mart kedisi..." diye boş bulunup seslice söylenirken Bilal; Hatice ağzındaki suyu yanında oturan kocasının suratına püskürttü. Sonra sırayla Efsun'u, Tarık'ı, Yalın'ı süzdü. Çenesinden damlayan suları Bilâl silerken sırıtarak "Pasaklı karım benim..." diye şakacıktan takıldı. Genç kadının yüzü ala boyanırken fırsat bulsa kendisinin de kocasıyla mart kedileri gibi olacağını düşünüyordu. Kocası onun düşündüklerini anlarmış gibi gözlerindeki ışıltıyla karısına bakarken, sofra bezinin altından da etini mıncıklamayı ihmal etmiyordu.

Bu arada Murat banyoya geçmiş artık susmak bilmeyen kedi yavrularını güğümü ters çevirip çıkardı. Daha miniciklerdi. Avucunu anca dolduruyorlardı. Anası nerede diye düşünürken umursamadı. En azından bu geceyi sokakta geçirmeyecekler ve tok karnına uyuyacaklardı.

Kedi yavruları miyavlayarak ve titreyerek gezinmeye başladığında Murat onların leş gibi olduklarını fark etti. Yaramazlar sanki tüm gün çamurda oynamış gibilerdi. Banyo tasını alıp içeriye gitti ve kimsenin bakışlarına aldırmadan uğuldayan güğümden su doldurup geri banyoya geçti. Seneler önce de buna benzer bir şey yaptığını hatırlayıp kocaman gülümserken güğüme şöyle bir göz attı. Kediler bu kadar pisse güğümün içini bile düşünemiyordu. Anası onu gebertecekti!

Yerdeki plastik leğene sıcak suyu döküp tuvalet kovasındaki suyla ılıttı ardından da kedileri birer birer yıkamaya başladı. Ama bu iş sandığından da zor olmaya başlamıştı. Minicik patilerinin ucundaki iğne gibi tırnakları ellerine batırıyorlar, suya girmemek için direniyorlardı. Girdiklerinde de cırlar gibi mıyavlamaları daha da artıyordu.

Hasret (Yayında!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin