33

15.1K 541 71
                                    


Genç kadının nefesi kocasının minicik buseleriyle duraksıyor, kesiliyordu. Bu nasıl bir duyguydu aklı havsalası almıyordu! Kanı adeta damarlarında çağlayarak dolaşıyordu! Kalbi sanki ağzında atıyor tüm vücudu tirtir titriyordu! Onun nefesinin değdiği her yer karıncalanıyordu ve bu his akıllara zarardı. Ömrü boyunca bu hislerden uzak kaldığına inanamıyordu. Sanki hep bu günü beklemiş, kocasını teninde süreceği hükümranlığın hazırlığını yapmıştı. Gerdek geceleri olmasa kocasının burnundan sırf bu yüzden getirip hesap sormayı bilirdi de yılların hasreti vardı! "Buna dua etsin!" diyordu içinden.

Az sonra eşinin durağanlaşan dokunuşlarıyla beraber heyecanı biraz olsun dindi ve Bilâl'in düğmelerle imtihanının sonucunu sırıtarak bekledi. Zeliha ana, bolca tembihlemişti.

"Sakın eteğinle oynatma, uğraştır! Kendini hemen sunma!" demişti. Zaten altına giydirdikleri on kat don, külot, bilumum tayt vari kıyafet, bunu hiçte kolaylaştıracak cinsten durmuyordu. Kocası zaten onları görse anında ondan soğur senelerce yüzüne bile bakmaz kadından saymazdı! Aklına gelenlerle sırıtmadan edemedi. Zeliha ana erinmeden üzerine ne giydirdiyse elbisenin kemerine tek bir dikişle tutturmuştu.

"Anam iyi ettin hoş ettin de saatler boşa gitti be!" diye de düşünmeden edemiyordu!

Elbisenin göğüs bölgesinin bollaştığını hissettikçe Hatice'nin bedenini daha farklı bir heyecan dalgası sardı...

"Bütün bu zorluklara ne gerek vardı aptal Hatice! Şimdi koyun koyuna çırılçıplak yatmak varken, adam hala kıt'a durdaki nöbet eri gibi dikiliyor! İyi bok yedin de Zeliha anayı dinledin!" diyordu. Bir yanı da

"Ohh olsun Bilâl Bey! Şu dipdiri vücudumu bunca sene beklettin! İşte böyle alırım ben öcümü!" diyordu. Sonunda düğmelerinden kurtulup kollarından aşırılan ve yeri boylayan elbise ikisini de rahatlatmış, Hatice'yi ise Bilâl'in karşısında ilk kez savunmasız bırakmıştı. Teni yer yer titriyor, Bilâl'in parmaklarının nazik dokunuşlarıyla solan bir çiçek misali yeniden can buluyordu...

Biraz daha yaklaştılar birbirlerine. İdare lambasının titrek ışığı ve kuzineden tavana yansıyan çıngılar çaktı gözlerinde... Birbirlerine karışan nefesler ısıttı ortamı önce... Titrek ve buram buram heyecan kokan rayihalar yayarak karıştı odaya...

Bilâl; karşısında cennetten bir huri buldu seneler sonra ilk defa... Farklı, benzersiz bir güzellikte, yarı çıplak karşısında dikilen bedeni beğeniyle süzdü...

"Hep bu günü beklemiştim... Haberin yoktu..." diye fısıldadı Hatice'nin kulağına... Hatice'nin lâl olan dili fısıltıyla

"Hep bu günü beklemiştim... Haberin yoktu dedi. Ve kocasının boynuna boydan boya üfledi. Eşini kanatlarıyla sardı bir kartal gibi adam... Korunaklı kollarına hapsetti. Çıplaklığını kendi giyinik bedeniyle örttü utansın istemedi. Kadın biraz daha sarıldı yiğidine... Bir elmanın iki yarısı gibi kalpleri yan yana gelip tamamladı çiğitleri, her atışında biraz daha yerini yurdunu benimsedi yerleşti kucağına. Tenleri masumane bir duyguyla ilk defa buluştu. Pürüz ten, kadife tene dolandı...

Birbirlerine yabancı iki bedenin gereksiz aşk oyunlarına ihtiyaçları yoktu! Zaten onlar; senelerdir ruhlarıyla birbirlerinin gözlerinde kaybolmuşlardı... Şimdi son duraktaydılar... Nefesler nefeslere, ruhları ruhlarına karışırken, yumuşak dokunuşlar eşliğinde yataklarına uzandılar... Kutsal mabetlerine adım atmaya az kalmıştı... Bilâl hangi ara soyunmuştu fark etmedi Hatice. Yanakları sanki ilk kez gelin olan bir taze gibi alev almış yanarken, bedeni tir tir titriyordu ve gözleri hülyalı rüyalar görüyordu...

Hasret (Yayında!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin