45

7.3K 484 87
                                    

Namazın ardından herkes evine çekildi. Tipi yağmaya başlamış, hava buza kesmişti. Herkesin korktuğu başına gelmiş, kış günü bir cenaze ortada kalakalmıştı. Bilâl Murat'a dönüp sessizce konuştu;

"Sen eve git bizimkiler yeterince telaşlanmışlardır. Hiç bir şey söyleme sadece yemek hazırlasınlar. Ben de cenaze için mezarlıkta neresi müsait ona bir bakayım, gerekirse ateş yakacak bir şekilde zemini hazırlayacağım. Beni bekleme Zeliha anamın evine git, kendini de adamları da doyur. İşimiz bitince ben de gelir, ne gerekiyorsa onu yaparız..."

Murat ise annesinin huyunu ve yakasını bırakmayacağını biliyordu.

"Sence anam açıklama yapmadan evden çıkıp gitmeme izin verecek mi baba?"

Bu soru Bilâl'i bir miktar gülümsetse de sadece dudaklarında kaldı. Derin bir nefes çekerek kendi kendiyle konuşuyor gibi cevapladı.

"Anası öldü evlat, susacak sorgulamayacaktır. Hatta bir süre belki de hiç konuşmayacaktır..."

Bilâl haklıydı. Murat geldiğinde annesini döşeğin üzerinde yarı baygın bulmuştu. Efsun üzüntüden başının ağrıdığını ve uzandığını söyleyip alelacele birşeyler hazırlayıp delikanlının eline tutuşturmuş hiç bir şey sormamıştı.

Bilâl ise mezar yerini tespit etmiş ateş yakmış ve donan karın erimesini sağlamıştı. Ama yağan tipinin hiçte yardımcı olduğu söylenemezdi. Kan ter içinde ona yardım edenlerle beraber mezarı kazabildiklerinde vakit bir hayli ilerlemiş hava kararmıştı. Hasan namaz için gelen ahaliye yanaşıp;

"Akşam namazı vakti ey cemaati müslimin. Bugün kazma işlemlerini bitirelim defni yarın gerçekleştiririz inşallah." dediğinde herkes kendi arasında fısıldaşıyordu. Bilâl istemeyerek de olsa sözü devraldı;

"Bu toprak yarın yeniden donacak. Anamı bu gidişle gömemeyeceğiz. Siz namazı kıldırın hocam, ben buradayım. Bitirince gelirsiniz." dedi. Stresi iyice tavan yapmıştı. Bu yorgunluğun üzerine bir de evdeki delikanlı defnedilecekti. İçinden sabır çeke çeke kazmayı donmuş toprağa bir kere daha savurdu. Ahali ise dediklerini onaylamış Hasan'ın peşinden gitmiş, birkaç kişi yanında kalmış ona yardım etmişti.

Defin işleri yatsı ezanına kadar sürmüştü ve herkes perişandı. Hasan kabrin başında dua etmiş ve ardından herkes dağılmıştı. Bilâl Zeliha ananın evine geldiğinde yorgundu. Bu gidişle sabaha kadar defineciler gibi kazı yapacaklardı. Tabiri caizse yorgunluktan ölüyordu. Kapıyı arkasından kapayıp odaya girdiğinde ilk işi bedeni soğumadan Genç adamı da gömüp aradan çıkarmaktı ama ölüyü göremedi üstelik ortalık toz topraktı. Kazma kürek duvara yaslı duruyordu. Bakışlarını Murat'a çevirip meraklı gözlerle bakarken sormadan edemedi.

"Ne yaptın evlat? Ortalığın bu hali ne?"

Murat canım önündeki divanda ayaklanırken yorgunluktan sızdığını fark etmemişti. Elini ensesine atarak diğer elini de beline atıp esnedi.

"Sen orada çabalarken ben de geldim işte, yukarıdakilere yemeklerini yedirdim. Seni beklerken de sıkıldım. Baktım gecikeceksin e zavallı adam da zaten gömülecek. Kazdım toprağı gömdüm adamı..."

"Yıkamadan? Cenaze namazı kılınmadan?" diye sorduğunda Bilâl, Murat hemen söze atıldı;

"Yıkadım merak etme baba. Abdestini de aldırdım. Gömünce namazı kılınmaz mı?" diye sorduğunda Bilâl omuzlarını silkerek "Herhalde kılınıyordur ben ne bileyim..." dedi. Odanın ortasında uzunlamasına bir tümsek oluşmuştu. Kenarından geçerken mırıldanarak;

Hasret (Yayında!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin