129-Final

4.6K 159 28
                                    

Multimedya: Banu ;)

Efsun kahveleri ikram ettiğinde Yalın kadınların konuşacakları olduğunu düşünüp sandalyesini dışarıya doğru sürdü.

"Hava bugün çok güzel bayanlar ve benim sizler gibi içeri tıkılmaya hiç niyetim yok. Dışarı çıkıyor ve o enfes yemeklerinizle sizi dışarıda bekliyorum" diyerek sırıtıp göz kırptı ve nihayet kadınlar baş başa kaldı.

Mübeccel Hanım yerinde rahatsızca kıpırdanarak konuşmaya başladı.

"Güzel kızlarım benim..." her birinin gözlerine tek tek baktı. "Çok değil aylar önce bu ev birkaç şeye şahitlik etti. O günden beri hiçbir şey konuşamadık. Erteledikçe erteledik. Hayat gailesi işte..." elini hoyratça salladı ve buruşuk dudaklarını büzdü "Ben... Bir hata yaptım. Ben bir kadındım. Sizler gibi özgür ve başımıza buyruk olamadı bizim kuşaklar. Öyle gördük, doğruyu öyle bildik."

Derin bir nefes aldı. "Kadınlığı kocanın altına yatmak, çocuk doğurmak, ev işi yapmak ve itaat bildik..." bir müddet daha sustu ve kahvesinden bir yudum aldı.

"Ama meğer kadınlık bu değilmiş... Size garip gelecek biliyorum ama ben ne zaman Kemal Bey öldü o zaman kendimi kadın gibi hissetmeye başladım. Öncesinde ona tabi olan bir köleden farkım olmadığını da o zaman anladım. Bir baktım..." omzunu hüzünle silkti "O öldükten sonra etrafımda kimsecikler kalmamış. İşçiler bile beni takmaz oldu. Topraklarımızın bakımsızlığı da bundan... Meğer Kemal Bey beni hiç insan yerine koymamış..."

Havada bir müddet sessizlik havada kaldı. Kahveler içildi, fincanlar adet yerini bulsun diye sallanarak ters çevrildi. O sırada yaşlı kadın tekrar söze girdi.

"Biz belki sizler gibi özgür, dediğimizi yaptırabilen dominant karakterli kadınlar değildik. Ama toplumun ve dinimizin kurallarını az çok bilirdik. Buralarda her tür insan yaşar kızlar. Her dilden, her kültürden insan yan yana yüzyıllarca huzur içinde yaşamış ama hiçbir zaman kendi benliğinden ve kültüründen sıyrılmamışlar..."

Bakan lakin görmeyen gözlerini pencereden dışarıya çevirdi. Ağaçlar çiçeklerini dökmüş artık meyvelerini büyütüyordu.

"Ama bu masadaki tüm hanımlar... Dilim varmıyor güzellerim ama..."

Doğru kelimeleri nasıl bulabileceğini düşündü durdu. Sonra onların nasıl olsa anlayacağını düşünerek aklına ilk gelenleri sıralamaya başladı.

"Benim güzel kızım, çiçeğim, Oya'm... Sen ister misin bir zamanlar yaptıklarının Banu'mun başına gelmesini?" diye bel altı vurarak sordu. "İster misin bir gün karşına geçip daha bekârken "Hamileyim..." demesini?"

Oya hüzünle başını sallarken içtiği kahvenin tadı ağzında biranda zehre dönmüştü.

"Ya da sen güzel gelinim... Benim diğer kızım... Torunlarımın annesi, oğlumun tazesi... İster misin Hasret daha küçük bir çocukken kocaya kaçıp senin yaşadıklarını yaşasın?"

Hatice duyduğu şeyle içtiği kahveyi genzine kaçırarak öksürmeye başladı. Mübeccel Hanım'sa kendi sorusuna cevap verdi.

"Kat' iyen istemezsin...

İşte ben de sizler gibi istemezdim kızlarım. Bir kadın olarak kendinize değer verin isterdim. Aşk, meşk... Eğer daha cahilseniz gözünüzü boyayıverir. Koşarak gidersiniz ama bir yerlerde düşmeye hep mahkûmsunuzdur..."

Sustu. Yapayım derken bozmaktan korktu ama yine de devam etti.

"Sen Yonca'm ister misin evladın Yusuf'um gibi acı çeksin, hayata küssün?"

Hasret (Yayında!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin