Multimedya: Hasret ve Hisar ;))
10Ay sonra...
"Mammammammaa!"
Bilâl Karan; Hasret'in evin içinde attığı mama çığlıklarına artık kulaklarını tıkamak istiyordu. Sadece bebeklerini tek başına da idare edebileceğini söylerken başına bunların geleceğini de düşünememişti. Hisar geri geri emekleyerek beşiğinin altına girmiş, oracıkta uyumaya başlamıştı. Hasret ise acıkmış deliler gibi çığlık atarak mama istiyordu. Evin hanımları bu iki afacanla uğraşmak istemeyince bakıcı tutulmaya karar verilmiş o ise buna gerek görmemiş "Ne var be! Onlara ben bile bakarım. Melek onlar melek!" demişti ve hemen akabinde hanımlar şıkır şıkır giyinerek "Göster Bakalım!" demişler ve evden çıkıp sırra kadem basmışlardı.
Bebeklerin odası mutfağa o kadar uzaktı ki Bilal Karan ne yapacağını şaşırmış, yerde öylece yatmaya başlamıştı. Fark etmiyordu ama yaşlanmıştı. Yaparım sansa da görünen o ki yüzüne gözüne bulaştırmıştı. Hasret'i kucağına alıp odadan dışarı çıkarken, Hisar'a bir daha göz attı. Gelene kadar uyanmazdı herhalde değil mi? İhtimal bile vermeyerek kızının salyalar akan ağzını öpe öpe aşağı indi ve ona tarif edildiği gibi mamayı hazırlamaya başladı. Ölçüler şaşınca kocaman bir kâse mama hazırlamıştı. Mama sandalyelerine bakarak burada yedirip yedirmemekte kararsız kalırken üst kattan bir çığlık koptu. Elindeki kâseyi mama sandalyesine bırakırken inledi.
"Eyvah!"
Hasret'i mama sandalyesine bırakıp parmağıyla tehdit ederek, kaşlarını çattı
"Burada kal hanımefendi bozuşmayalım!"
Hasret'se sulusepken ağzını pofurdatarak salyalarını babasının yüzüne sıçrattı ve kahkaha atmaya başladı. Adam gülse mi ağlasa mı artık şaşırmıştı. Hızla merdivenleri çıkıp bebek odasına girdiğinde Hisar'ı bıraktığı yerde bulamadı. Şaşkınlıktan kalbi kulaklarında atarken odadan dışarı çıkıp her yere bakındı. Merdivenlerden düşmüş olamazdı değil mi? Pencerelere baktı onlar da kapalıydı. Sıkıntı içerisinde dokuz doğururken aklına ona seslenmek ancak gelebildi.
"Hisaaar! Babacıımmm! Neredesin bebeğim?"
Bir yerlerden ses gelse de tam nereden geldiğini anlayamadı. "Duyamadım babacım neredesin?" diye tekrar sordu. Tekrar duymaya başladığı seslerin ise içerideki banyondan geldiğini son anda fark etti. Banyoya girip "Hisar!" diye seslenince duşakabinin içinden ses geldi "Hıh?"
Bilâl Karan'ın eli ayağı duyduğu sesle boşalırken, onun hangi ara buraya geldiğini bile anlayamamıştı. Daha emeklemeyi beceremeyen bir bebek bu kadar mesafeyi nasıl gelir de üstelik kabinin içine girip paravanı kapatırdı?
Tövbe tövbe!
Kabinin sürgüsünü açıp oğluna baktığında onun suyu açtığını ve yere oturup şıp şıp oynadığını fark etti. Bir yaşına daha girmişti! Anlamamıştı k bu çocuk kime çekmişti! Havalar daha yeni ısınmaya başlarken akan suyun soğuk olabileceği ihtimaliyle hemen kabine girip elini çeşmeden akan suya uzattı ve ılık olduğunu fark etti. Hisar'a şaşkınlıkla bakarken mırıldadı;
"Oğluşum? Sen suyun sıcaklığını ayarlamayı nerden öğrendin babacım?"
Hisar babasını hiç duymamış gibi kıçında kocaman olmuş bezle yere akan suyla oynayıp çıkan iki dişini göstermek ister gibi sırıtıyordu. Kapının arkasındaki bebek havlularına uzanıp oğlunu sarmak isterken baktı ki Hisar'ın üzeri de sırılsıklam! E haliyle... "Of! Bu kadınlar bu canavarlara nasıl yetişiyor!" diye içinden geçirirken suratını buruşturmadan edemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Yayında!)
General Fiction"İnsan bazen attığı adımlarla kaderine koşuyormuş tazem... Ben onunla evlenirken sana koştuğumu bilemezdim... Onunla karşılıklı susuşurken, farklı bir kimliğe bürünürken, koca olurken, baba olurken sana yatırım yaptığımı bilemezdim... Kader ağları...