Hastaneye geldiklerinde Hatice'nin suyu çoktan gelmişti ama daha önce de ayarlandığı gibi sezaryenden başka bir şansı yoktu. Doktorunun o dakikalarda hastanede bulunması ise büyük bir şanstı. Doğum odasına götürülen kadına bakarken Bilâl Karan'la göz göze gelip gülümsedi.
"Sizinkiler geleceği vakti kendileri tercih ettiler Karan Bey!"
Adamın betona dönmüş rengi onun latifesiyle bir miktar kendine gelirken "Ben de içeriye girecek miyim?" diye sordu. Doktor ona bakıp gülümserken "Tabi ki bu normal doğum olmayacak. Ayrıca epidural anestezi yöntemini kullanacağımız için anneyle konuşabilir, ona destek verebilirsiniz ve bebekler doğduğundaki sevinci beraber yaşayabilirsiniz.
Adam itaatle kafasını sallarken hemşire eşliğinde üstünü değiştirdi ve Hatice'nin yanına doğuma girdi. Onu özel hastaneye getirebilecek maddi durumda olduğu için şükretti. Daha önce yaşadıklarını duyduğunda onun köy yerinde nasıl da acılarla boğuştuğunu hayal dahi edememişti. Murat'ın kardeşinin daha doğmadan ölmüş olmasıysa içi buz kesmişti.
Ağır adımlarla karısına yaklaşırken onun çoktan ameliyata hazırlandığını fark etti. Bu kadar çabuk doğuma alınacağını düşünemediği için şaşırsa da telaşını belli etmeyerek karısının yanına gelip elinden tuttu.
Hatice kocasını gördüğünde gözlerinin içi bile gülmeye başlamıştı. Normal doğum esnasında yaşadığı hiçbir şeyi yaşamayacak olmak onu epey rahatlatmıştı. Sanki biraz sonra karnı kesilip, içinden bebekleri alınmayacak gibi tatlı tatlı gülümsüyordu. O korkuyu ve acıyı bir kere daha yaşamak istemiyor, bebeklerimden biri ölü mü yoksa diri mi doğacak diye düşünmek istemiyordu. Bir annenin edinebileceği en kötü hayat dersi kuşkusuz evladının ölümüyle yüzleşmekti.
Aklından bu düşünceleri atarken gülümsemeye devam etti. O sırada teninin uyuşturulduğunu bile hissedemedi. Önündeki örtü herşeyi gizliyor, onun görmesini engelliyordu. O ise merakla bebeklerini göreceği o eşsiz dakikaların gelmesini bekliyordu.
Bilâl Karan karısının elini tutup alnından öperken "Korkma!" diye fısıldadı. "Ben yanındayım. Birazdan bebeklerimiz de bizimle olacaklar..."
Hatice kocasına kocaman gülümserken içinden ılıcak bir şeylerin aktığını hissediyordu.
"Korkmuyorum, merak ediyorum..." dudaklarını yalayıp masumca tebessüm etti "Sadece onların rüyalarımdaki bebeklere benzeyip benzemediğini merak ediyorum"
Bilâl Karan onun dediklerini duyduğunda merakını gizleyemedi. Demek ki karısı bebeklerini rüyasında da olsa görüyor ve ona hiçbir şey anlatmıyordu. Kaşlarını çatarak sormadan edemedi.
"Onları rüyanda mı görüyordun?"
Hatice ürkekçe başını sallarken kocası tekrar sordu;
"Öyleyse neden bana hiç anlatmadın?"
Aslında neden anlatmadığını biliyordu Bilâl Karan ama her şeyi de içine atsın istemiyordu. Onunla mutluluklarını paylaştığı gibi hüzünlerini ve korkularını da paylaşsın istiyordu.
"Ne bileyim..." dedi kadın "Anlatırsam gerçekleşmezler sanıyorum..."
Adam kaşlarını kaldırıp sırıtmaya başlarken etrafında işlerini yapanların duyamayacağı bir şekilde karısının yüzüne doğru eğilip fısıldadı.
"Üzgünüm çok geç kaldın. Gerçekleştiler ve doğuyorlar bile!"
Hatice onun dediği şeyle gülümserken bedeninde bir şeylerin değiştiğini hissediyordu. Kocasının elini sıkıca tutarken ona belli etmese de çok korkuyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Yayında!)
General Fiction"İnsan bazen attığı adımlarla kaderine koşuyormuş tazem... Ben onunla evlenirken sana koştuğumu bilemezdim... Onunla karşılıklı susuşurken, farklı bir kimliğe bürünürken, koca olurken, baba olurken sana yatırım yaptığımı bilemezdim... Kader ağları...