Efsun minik kedi yavrularından birini alıp koklayarak öptü.
"Ay sen ne kadar şekersin!" diye kıkırdayarak sevmeye başladı. Murat ona bakarken içerden halen annesinin çığlıklarını duyabiliyordu.
"Senin şu an anam gibi korkudan çığlıklar atman gerekiyordu!" diyerek surat astı ama önündeki yemeğini yemeye devam etti. Bu arada Tarık da diğer yavrulardan birini seviyordu. Efsun kimseye hissettirmeden elinde kedi yavrusuyla yerinden kalkıp Yalın'ın yanına gidip kediyi ona uzattı ve utangaç bir tavırla sormadan edemedi
"Sevmek ister misin?"
Yalın saatlerdir onların hallerini görüyor, sessiz ve bazen de seslice gülüyor çoğu zaman onlar da güldüklerinden onu fark etmiyorlardı. Murat'ın onu boğma çalışmasından sonra yatmak istememiş sırtını duvara yaslamıştı. Poposunu hissetse de yine bacaklarını hareket ettiremiyordu. "Olur..." dedi omuzunu silkerek. Diğerlerine nazaran sarmandı bu yavru. Tıpkı "Efsun gibi..." diye geçirdi içinden. Hatice, Murat ve Bilâl siyah saçlı ve neredeyse esmerken, Efsun hepsine inat bembeyaz teni ve küllü sarı saçlarıyla farklı bir büyü saçarak onlardan ayrılıyordu. Efsun onun yorganın üzerindeki elini avuçlayarak açtı sanki ona dokunmasa yapamazmış gibi hissediyordu. Bunu gayet masumca yaptığını sanıyor ama merak da ediyordu. Bu esmer adamın elleri nasıldı. Tenine dokunurken hissettiklerini ellerine dokunduğunda hissedecek miydi? Kucağında minik yavru ellerinde genç adamın elleri ne kadar oyalandı ikisi de fark edemedi. Bir süre sonra yavru kedi efsunun elbisesine iğne gibi tırnaklarını geçirerek tırmanmaya başlamasa da galiba öylece kalırlardı. Genç kız çıplak etine değen minicik tırnak çiziğiyle kendine gelerek genç adamın ellerini bıraktı ardından döşünden yukarı tırmanan yavruyu avuçlayarak kurtardı ve Yalın'ın avucunun arasına koydu.
Genç adamın gözlerine bu sahneye benzer binlerce görüntü bir anda akın etti. Yeri zamanı bilemese de avucuna konan kedilerin, köpeklerin, ördek ve tavşanların anılarına istilasını memnuniyetle karşıladı. Gözleri hatırladıklarıyla ışıldayarak Efsun'a bakarken, ona uzatılan ellerin yüzleri belirsizdi. Kimdi etrafındakiler, o hayvanlar neredeydi?
"Acıkmışlar..." diye mırıldandı parmağını emmeye çalışan yavruyu fark ederek ve o an Efsun arkasını dönüp Murat'a seslendi.
"Murat nereden buldun yavruları?" Murat onların dakikalardır ne halt ettiklerini görüyor ama sesini çıkaramıyordu. Nasılsa çok yakında ayrılacaklardı ve görüşmeleri neredeyse imkânsız olacaktı. Birlikte son günlerini geçirmelerine izin veriyor ama gözlerini de üzerlerinden ayırmıyordu.
"Çöpte buldum. Yemek arıyorlardı. Hayır anlamadığım onları damdan kim atmış, anaları nerede? Sıcacık çatı aralığında meme emmesi gerekirdi onların!" Sonra başını kaldırıp soru işaretleriyle Efsun'a sordu.
"Sütümüz var mı?" Efsun başını üzüntüyle sallayarak "Sabah almıştık ama Hatice abla yoğurt mayaladı. Üzgünüm..." dedi. Murat sofradan seri bir şekilde kalkarken "Anama söyle ben Cemile abladan bi tas süt almaya gidiyorum." diye söylenip mutfaktan kâse aldı. Kenardaki kara lastiği ayağına geçirip Bilâl ağabeyinin kabanını sırtına geçirip evden çıktı.
Efsun veYalın kucaklarındaki minik kedi yavrularıyla, Tarık onların bu görüntüsüyleaklına düşen Zeynep'le, Bilal ve Hatice de birbirlerinin üzerine düşerekintihar etme derdindelerdi... d
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Yayında!)
General Fiction"İnsan bazen attığı adımlarla kaderine koşuyormuş tazem... Ben onunla evlenirken sana koştuğumu bilemezdim... Onunla karşılıklı susuşurken, farklı bir kimliğe bürünürken, koca olurken, baba olurken sana yatırım yaptığımı bilemezdim... Kader ağları...