35

13.7K 501 37
                                    

Adımlarını biraz daha hızlandırıp kendi çabalarıyla yer yer buzlanan yolda düşe kalka evlerine vardıklarında, kendilerini yarı açık bir kapı ve dağınık bir oda bekliyordu. Birbirlerine bir şeyler çaktırmamaya çabalasalar da hınzır gülüşler dudaklarına yerleşmişti bile. Birbirlerinin yüzlerine bakmamaya çalışarak eve girip etrafa bakındılar. Ama huzursuzdular ve ters giden bir şeyler olduğunu hissediyorlardı. Yeni evli bir çift sabahın köründe neden evi dağınık, kapıyı da aralık bırakıp giderdi? Kurt ulumaları da halen kesilmemişti. Murat hızlı adımlarla dışarı çıkıp aşağı düzlükteki köy meydanına bakındı. Bu kadar mühim ne olmuş olabilirdi? Gün aydınlanmaya başlasa da köyde sanki ölüm sessizliği hüküm sürüyordu. Kapının eşiğinde dikilen Efsun'a başını çevirerek;

"Sen evde kal, ben hemen geleceğim... Korkma tamam mı? Merakta etme! Kötü bir şey olsa duyardık zaten, babamı bulup hastaları getireceğim bu arada anam nerde bir de ona bakacağım..." Murat'ın yüzündeki mimiklerinden bir anlam çıkarmaya çalışsa da sustu, deşmedi meseleyi genç kız. Kapının pervazına yaslanarak;

"Tamam, ama çabuk gelin!" dedi. İçi kesinlikle rahat değildi ve oflayıp puflayarak içeri girdi. Anlam veremediği birçok şey gözüne çarpmış fakat o görmezden gelmişti. Hâlbuki bu sabah babasını ve Hatice'yi mutlu mesut karşılamayı düşünüyordu. Onlara kocaman sarılacak kutlayacaktı. İlk gün hepsi için çok güzel geçmeli hatıralarında mutlu hatırlanmalıydı. Eve geldiğinde karşılaştığı ise; koca bir boşluk ve cevap bekleyen birçok soruydu. Kapıyı kapamak üzereyken Murat erken davranıp ona doğru yürüdü ve;

"Merak etme acele ederiz, bu arada sen de adamların yatakları falan hazır edersen getirir getirmez yatırıveririz garipleri..." dedi. Arkasında sadece başıyla onay veren bir Efsun bırakmıştı. Başını gökyüzüne çevirdi, köyün tepesine çöreklenen gri bulutların bir benzeri sanki benliğine de çöreklenmişti. Koşar adımlarla tepeyi inerken içinden de dualar ediyordu.

"Ne olur Allah'ım anama da babama da bir şey olmasın! Ne olur!"

Uzaktan gördüğü kalabalığa ilerlerken ise kulağına farklı sesler gelmeye başladı. O seslerin iç çekmeler ve sessiz ağıtlar olduğunu da yaklaştıkça fark etti. Az ilerde; anası elindeki tülbendi ağzına sıkıca bastırmış ağlayan gözlerle dikiliyor, babası hocanın yanında duygusuz bakışlarla etrafına bakınıyordu.

Herkes susma orucu tutuyormuşçasına tek kelime bile etmiyordu. Sorun neydi? Neden herkes bu hale gelmişti? Sabahın kör ayazında tüm bu insanların burada ne işleri vardı? Adımlarının hızını artırdı ve heybetiyle yardığı yolda ilerlerken insanların garip bakışlarının eziciliğiyle sarsıldı. Bir an neler olduğunu, neden ona o şekilde baktıklarını anlayamadı: bu da neyin nesiydi! O gözlerde gördüğü şeyler... Gerçek olamayacak kadar kırıcıydı ve yıkıcıydı. Yabancılamadığı bir kınama saklıydı o bakışlarda. Dudaklardaki tiksinti çizgilerine gözleri takıldı.

Bir an "Ben yine ne yapmış olabilirim?" sorusunu kendine yöneltti. Evet, Murat yine yapmıştı? Neye zarar vermiş, hangi evi kundaklamıştı? Yine kimin canını yakmıştı da insanlar ona böylesine gaddarca bir kinle tiksinerek bakıyorlardı?

Adımları giderek yavaşladı. Nelerle suçlanabileceğini tahmin etmeye çalışıyor ama hiç bir şey bulamıyordu. Sıradaki iftira neydi? O tüm bunları düşünerek ilerlerken kalabalık artık arkasında kalmış ve o çemberin içinde, tam ortasında kalmıştı. Başını yerden kaldıramıyor o gözlerdeki nefreti daha fazla kaldırabileceğini düşünmüyordu. Bir erkekte olsa o da bir insandı ve kalbi gerçekten fazlasıyla yaralanıyordu. Cüssesine bakıp büyük adam yerine koysalar da o içerisinde hala sümüklü bir erkek çocuğu taşıyordu. Zemine sabitlenmiş gözleri farkındalıkla karların üzerindeki kızıl lekelerde gezindi. Başını kaldırmaya korkuyordu. Kendi kendine konuşur gibi; "Bu ne şimdi?" dedi. Yavaş yavaş bakışlarını yerden kaldırmaya başlarken yüreği güp güp atıyordu. Biraz sonra karşılaştığı manzaraylaysa beyninden vurulmuş tüm sorularına cevabı en acı şekilde almıştı. Zeliha Ananın güzel kalbinin şefkatiyle bir geceye gözlerini yumarlarken; aklına en son gelecek şey başlarına gelmişti!

Hasret (Yayında!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin