Bilâl makineler kapandığı an bir düşten uyanmış gibi ortalığı bile toparlamadan palas pandıras tahta merdivenlere koşturdu. Son basamağı tırmanırken kalbi etten kemikten hücresine sanki dar gelircesine hızla atıyordu. Gayri ihtiyari elini yüreğinin üzerine bastırdı. Sanki ritimleri böyle düzelecekmiş gibi geldi. Artık bir fonksiyonu kalmayan su şişesini kaldırıp tekrar son basamağa koydu ve kapağı kapadı. Derin nefesler alarak cilasız ahşap döşemeyi söktüğü gibi geri takıp kilimi serdi. Şimdi sadece yatağın üzerindeki tüfeği ortalıktaydı ama onu son ana kadar yanından ayırmamaya kararlıydı. İmkansızmış gibi gelse de artık bitiyordu her şey. İnanamıyordu! Senelerdir içindeki hasreti, özlemi nihayet son buluyordu. Artık buradaki eziyetler bitiyordu. Ailesinin çektikleri son buluyordu. Kimliksiz yaşanıp giden günler son buluyordu. Ali'nin kanlı ellerinin gölgesinde geçen seneler son buluyordu!
Sadece bu değildi ki! Annesine kavuşuyordu artık. Çocukluğunu özgürce yaşarken vakitsiz yolları ayrılmıştı. Ayvalık'ın toz kaldıran Arnavut kaldırımlarına kavuşacaktı. Kardeşine kavuşacaktı. Babasına mezarında bile olsa kavuşacaktı. Mezar toprağını sulayıp çiçekler ekerken kendini affettirmeye çabalayacaktı belki ama olsun, nihayetinde kavuşacaklardı. Mahallesi burnunda tütüyordu. Acaba arkadaşları ne haldeydi? Kaç komşusu bırakıp gittiği gibi yerli yerinde duruyordu? Kimler evlenip çoluk çocuğa karışmış, kimler vakitsizce dünyadan göçmüştü?
Karan devlet haini ilan edilirken acaba kimler ona gerçekten inanmıştı? Dilleriyle olmasa bile yürekleriyle isyan etmişlerdi? Sonra Yusuf acaba ne haldeydi? Onun da saçlarına aklar düşmüş müydü kendisi gibi?
Annesinin koyu siyah saçları geldi bir an gözlerinin önüne... Yine öyle siyah mıydı saçları ve yine uzun muydu? Geceden örer sabaha çözer ve dalga dalga yapar mıydı yine? Boncuk oyalı yemenisini arkadan bağlayıp bir perçemini dışarıya çıkar mıydı?
Geçip giden seneler dile nasıl da kolay geliyordu... Yaşarken hiç bitmeyecek gibi ama arkasını dönüp baktığında çoktan yitip gittiğini görüyordu. Hazıra dağ dayanmaz diyenler acaba geçip giden ömür için ne söylemişlerdi?Tozlu çoraplarını çıkarıp birbirine geçirip kenara fırlattı ve yatağın içine girdi. Düşündükleriyle sanki kanı çekilmişti. Buradan gittiklerinde olacaklardan umutluydu artık.
Sonra aklına Murat geldi. Ona olan inancı nedense tamdı. Er ya da geç onu anlayacağına inanıyordu. Daha bu sabah yaşadıklarından sonra bile onun gözlerindeki değişime şahit olmuştu.
Hatice'yse sorgusuz sualsiz bir teslimiyetle zaten onun yanındaydı. Yan dönüp yatakta uzandı ve karısının yastığına burnunu dayayıp kokladı. Birkaç kahve saç teli yastığın yüzünde kalmıştı, belli belirsiz dokunuşlarla onları okşadı. Daha birkaç güne kadar tek başına soğuk bir yatakta yitip giderken ömrü sanki simsiyahtı. Kadını onun hayatına değen sihirli bir değnek gibiydi. Dokunduğu herşeye gökkuşağından renkler saçıyordu. İçerisinde senelerdir ölüm uykusuna yatan Karan da belki yine onun sayesinde uyanmıştı.
Senelerce onları savunurken hep birileri çıkıp "sen ne karışıyorsun sana ne!" demişti de ağzını açıp tek kelime edememişti ya hiç birine sanki o sabah yaptığı tüm o geride kalan günlerin gövde gösterisiydi. Yastığa daha da sıkı sarıldı. Onsuz yaşayabileceğine artık kendisi bile inanmıyordu. Kadını bir bilse artık açlık yoktu, üşümek yoktu... Bacası, çatısı akan evin kahrını çekmek yoktu. Gece, gündüz "ya evimizi ateşe verirlerse!" diye dışarıda, dondurucu soğuklarda sabahlamak yoktu. Kim bilir nasıl da sevinirdi. Her zaman gülümseyen yüzü nasıl da ayı bile kıskandırırcasına parıldardı.
Ailesinin mal varlığının katmerlenerek arttığını biliyordu. Yusuf babaları öldükten sonra akıllıca adımlar atıp birçok girişimde bulunmuştu. Ve başka başka isimlere açılan tüm banka hesaplarını İsviçre bankalarındaki güvenli bir hesaba aktarmıştı. Resmi olarak kendi adına olmadığından devlet hiçbir şekilde el koyamamıştı çünkü elindeki tüm kimliklerde nüfus müdürlüğüne kayıtlı ve yaşıyor görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hasret (Yayında!)
General Fiction"İnsan bazen attığı adımlarla kaderine koşuyormuş tazem... Ben onunla evlenirken sana koştuğumu bilemezdim... Onunla karşılıklı susuşurken, farklı bir kimliğe bürünürken, koca olurken, baba olurken sana yatırım yaptığımı bilemezdim... Kader ağları...